Dostoyevski'nin bu eseri mektuplaşma üzerine kaleme alınmış bir eser. Mektuplaşmadan ibaret olan kitapları sıkıcı bulanlar da olabilir, ancak bu kitabı okumanızı kesinlikle öneririm. Daha önce mektuplaşma üzerine yazılmış bir kitap okumuştum ve oldukça sıkılmıştım. Ancak, bu kitabı okurken hiçbir şekilde sıkıldığımı hatırlamıyorum.
Bu eser, yazarın hayattaki zorlukları ve mücadeleleri anlatarak okuyucusunu derinden düşünmeye sevk etmesiyle dikkat çekiyor. Kitap, insanı şöyle düşünmeye itiyor: "Acaba benzer bir durumda olsam ne yapardım?" Bu tür kitaplar, manevi açıdan zenginlik katar ve insanın gözlerini açar.
Özellikle, sizinle paylaşmak istediğim kitapta geçen sevdiğim bir diyalog var:
"- Onun eserlerini nasıl sevebiliyorsunuz, Makar Alekseyeviç? Bu boş..."
- Siz, belki de, duygu katmadan okudunuz Varenka ya da okurken keyfiniz yoktu."
Evet, bazen yarım bıraktığımız veya hiç okuyamadığımız kitaplar olabilir. Yazar burada bize, duygusal bir bağ kurarak okumamız gerektiğini söylüyor.
"-Duyguyla okuyun, daha iyi olacak, keyifli ve neşeli anlarda, örneğin ağzınızda bir şekerleme emerken okuyun." (Sayfa 91)
Kitapları duygusal bir katkı olmadan okursak, sadece kelimeleri okumuş oluruz. Belki de bu yüzden bazı kitapları bırakıp daha sonra tekrar okuma fırsatı bulduğumuzda daha iyi anlayabiliriz.