Malesef pek etkilenmedim, hatta diyebilirim ki mektuplardan da hiç hazetmedim. Ne fakir ama gururlu Makar'ın serenatları ne naif gözüken Veranka'nın duyguları samimi geldi. Ihtiyar açık açık ilan-ı aşk ediyor. Kız da bunun şüphesiz farkında ama özellikle zor zamanlarında önemsenmek düşünülmek hoşuna gidiyor galiba pek çaktırmıyor. İlk yarıda kız yüz vermedi, kısa kısa yüzeyselce yanıtladı geçti, ikinci yarıda kızın müşkülâtı arttı, o da dertleşmeye başladı. En çok da Makar'ın uzaklığından daha emin olmaya başladığında bol bol yazmaya başladı. Hatta diyebilirim ki kıza gıcık oldum, adamcağıza resmen umut verip durdu, sonra da bi güzel terk etti. Makar amca zavallım, 2 güncük bahar gördü, hep kış hep kış , donmaktan helak oldu garibim. En çok ve tek etkilendiğim kısım, Makar'ın son kopeklerini verdikten sonra Allahın lutfuna kavuşması ve aynı gün gariban adamcağızın vefat etmesiydi.
Olayları dışarıda bırakırsak da canımız Dostoyevski nin ilk günden belliymiş ne olacağı. Ve can yayınları yine çok başarılı bir çeviri ortaya koymuş