Biz Ebû İsa et-Tirmizî’nin hadis konusundaki kitabını, ayrıca daha başka kitapları, erdemli kişilerden oluşan bir topluluk halinde ondan dinleyerek okuduk. Çok üstün edep sahibi birisiydi. Sohbet halkası âdeta güzel bir bahçe gibiydi.
Sonra bana “Efendim! Ne dediniz?” diye sordu. Ben de,
“Ah bir bilseydim, ah bir bilebilseydim
Hangi kalbe sahipler, acaba biliyorlar mı?
dedim. Bunun üzerine, “Hayret!” dedi. “Sana şaştım kaldım. Sen ki çağının arifisin, böyle sözler söylüyorsun. İnsan bir şeye sahip olursa, onun ne olduğunu bilmez mi? Ayrıca insan bir şeye ancak onu tanıdıktan sonra sahip olmaz mı? Bir şeyi bilmek istemek onun yokluğunu düşünmeyi mi gerektirir? Oysa usul, hakkı söylemektir, hakkı düzgün bir dille anlatmaktır. Nasıl olur da senin gibi biri böyle bir şeye izin verir?
Eser, insan yüreğinde yer edinecek türden. Bazı dizeler muhakkak kalbinizin yerini size tekrar ve tekrar hissettirecek.
Ayrıca eserin bazı kısımları derin bir tefekküre yönlendiriyor okuyucuyu. Bundan kaynaklı hemen bitiremiyorsunuz. :)
Tasavvufi alanda bilgiler barındırsa da, her bir okuyucu kendi bilgileri ve penceresi dahilinde sayfalarda gezinecektir. O yüzden de bu eser herkeste farklı bir his uyandıracak. Eser muhakkak okunmalıığğğ
Sen ne yücesin ey sevgili!
Ey kalbimin üzerine doğan dolunay
Ey doğduktan sonra hiç batmayan dolunay
Canım sana feda olsun ey güzellikte ve büyüklükte eşsiz sevgili
Ey güzeller arasında eşi benzeri dengi bulunmayan sevgili
Bahçelerin çiy taneleriyle ıslanmış güllerin kırmızı kırmızı