"Talib olan sâlikin birinci sermayesinin aşk olması gerekir ki şeyhimiz şöyle demiştir: 'Aşktan daha kâmil hiçbir şeyh yoktur.' Sâlik için aşktan daha kâmil bir pir yoktur. Bir vakit şeyhe sordum ki: 'Allah için delil nedir? Dedi ki: Onun delili bizzat Allah’tır.' Kimin aşk rehberi/şeyhi/piri yoksa o yolun yolcusu değildir. Âşık, mâ'şuka aşkla ulaşabilir. Ma'şûku aşkı ölçüsünde görebilir, âşık ne kadar kâmil bir aşka sahip olursa ma'şûkunu o derece güzel görür. "
Ezel avcısı Mecnûn'u yakalamak istediğinde aşkı onun için binek yapar, bunu yapmaya kendi gücü olmayan Mecnûn'u Leylâ'nın aşkına düşürerek onu bu aşkta helâk eder ve böylece Mecnûn, Leylâ'nın aşkında olgunlaşarak ilâhî aşka ehil hâle gelir ve ilâhî aşkın yükünü ancak bu şekilde çekebilir.
Aynü'l-Kudât Hemedânî
Aynü'l-Kudât Hemedânî, Allah ve Peygamber sevgisinin insan fıtratında gizli bir şekilde tabiî olarak bulunduğunu söyleyerek bu fıtrî muhabbetin zaman içinde kişinin olgunlaşmasıyla aşka dönüştüğünü, âşığın artık kendisini bile tanıyamaz hâle getirerek hayretler içinde bıraktığını anlatır.
Mesela Bereke "el-Hamdülillah"tan, yani Fâtiha ve Kur'ân'dan birkaç süreden başka bir şey bilmiyordu. Bunları da şartlarını tam olarak yerine getirip okuyamazdi. "Kāle, yekülü" nedir bilmezdi. Doğrusunu istersen Hemedânî'nin dilinden bir sözün düzenli bir şekilde söylendiği de görülmemiştir. Ancak ben biliyorum ki Kur'ân'ı doğru bir şekilde sadece o biliyor, fakat ben bilmiyordum. Elde ettiğim bazı bilgiler de onun sayesindedir. Ben bu bilgileri onun bana açıklayıp öğretmesi yoluyla değil, onun hizmetinde bulunmakla elde etmiştim.