Ege’yi büyülü sesi ve unutulmaz şarkılarının yanı sıra edebi kimliği ile tanımanızı çok isterim. Gerçek bir sanatçının olması gerektiği gibi toplumsal meselelerde ki hassaslığını şairene bir üslupla romanına aktarmış. Asil Dede, ‘dedem’ diyebileceğim kadar içselleştirdiğim karakteriyle sayfalar arasından çıkıp bana hayatı anlatıyor.
“... dedem hayatı boyunca her türlü makamı reddeden bir adam oldu. Makam ve mevkilerin insanı insandan uzaklaştırdığına inandığı için hiçbir zaman bunlara sığınmadı. Ona göre inanç kişiseldir, yalnızca inananı ilgilendirir. Kamusal olan ahlaktır; ahlaktan yoksun olan birey ailesine, topluma, milletine zarar verir. Yaptığın iyi ve kötü şeyleri Allah’a mal etmek seni sorumsuzluğa, dolayısıyla kaosa sürükler. Bireysel ve toplumsal ahlakta ise herkes yaptığından sorumludur...”
O, davudi sesiyle öğrencilerine araştırmayı, sorgulamayı, bilimin yalnızca bir millete değil tüm insanlığa hizmet ettiğini öğreten bir hoca...
O bir kırlangıcın kanadında ya da çiçek kokularında insanları iyileştiren bir derviş...
“Sana emanetim olacak,
Temiz yürek, temiz vicdan.
Korkutmasın seni ey oğul,
Ne kara gece ne kara zindan.
Sen ki geldin dünyaya,
Üç kırlangıcın kanadında,
Seni müjdeler Yaradan!”
O bir umut....
O mavi gözlü bir devdi sadece bir kadını sevdi. Yaradan Vuslat’ını aldı ama öte yerde sonsuzluğu bahşetti...
Asil Dede’nin Düğünü’ne davetlisiniz. Siz de okuyun ve içinizdeki iyilik kandilini ateşleyin.
#asildedenindüğünü