Sonbaharın, muazzam bir kubbeyi andıran gri seması altında, köy kenarına oturtulan yeni darağacı, urganlı kolunu üzerinde bir kaç bodur ağaç bulunan ovaya doğru uzatmıştı. Esmer, kısa boylu bir onbaşının nezareti altında, kırmızı ve kıllı suratlı bir köylünün yardımıle, iki yaşlı asker sehpanın altına kuyu kazmakla meşgul idiler. Bu
adamlar kazmayı sallamazdan önce avuçlarına tükürüyorlar ve kazmaları yere çarpınca derin derin inliyorlardı. Toprağın yaralanan bağrından yapışkan, sarımtırak bir kil çıkmaktaydı. (Kitaptan)
