Asilzadeler

Ömer Seyfettin

Asilzadeler Gönderileri

Asilzadeler kitaplarını, Asilzadeler sözleri ve alıntılarını, Asilzadeler yazarlarını, Asilzadeler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"İttihat" için birinci vasıta lisandır. Kendi lisanını böyle öldürmeğe, katiyen milli edebiyatını satırlara geçirmemeğe ahdetmiş bir millet nasıl olur da millettaşlarıyle birleşebilir?
Sayfa 211 - İnkılap YayıneviKitabı okudu
Eğer hakikatin ne olduğunu bilmeden her gün bin defa söylediğimiz bu kelimenin bir aslı varsa, artık bence şüphe yok ki, sabitlikte değil, değişikliktedir. Dünyada sabit ne var? Hayat bir fırtına ki bizi önüne katmış değiştirerek sürüp götürüyor. Bir dakika bir yerde, bir halde duramıyoruz. Olmayan şeyde hakikat mi olur? Evet, olan mütemadî değişikliktir.
Sayfa 199 - İnkılap YayıneviKitabı okudu
Reklam
"Hayat bir uykudur, aşk onun rüyasıdır!"
Sayfa 241 - İnkılap YayıneviKitabı okudu
Bahçenin gölgeli tarhlarında bir kedi oynuyor. Ağaçlar kuş dolu... Sanki sesleri güneşin yakıcı aydınlıklarını ürpertiyor. İçimde bir faaliyet arzusu kaynaşıyor. Kitap okuyamıyorum. Okumak abus, güneşsiz kış günlerinin mecburî eğlencesidir.
Sayfa 197 - İnkılap YayıneviKitabı okudu
— [...] İlimce, fence, edepçe, malumatça, tahsilce senden pek aşağı olanların yüksek mevkiler ihraz ettiğini söylüyorsun. Fakat bu pek tabiîdir. Çünkü sende olmayan bir şey onlarda vardır: Liyakat... Liyakat karşısında senin ne ilmin, ne fennin, ne edebin, ne malumatın para eder, ne de tahsilin, iktidarın... Eminim ki şimdi şurasını okurken başını sallıyor, içinden: — Vay, bende liyakat yok mu? diyorsun. İstersen bana darıl, Efruz. Seni şüphede bırakmamak için serbestçe söyleyeceğim: — Sende liyakat yoktur! "Ne malum?" mu diyeceksin? Dur sana ispat edeyim. Bizim Rüştiye'de iken bir mantık hocamız vardı. Derdi ki: — İlim, tarif demektir, evlâtlarım, size bir şey söyleyenin "o söylediği şeyi" hakikaten bilip bilmediğini anlamak istiyor musunuz? Kullandığı tâbirleri tarif, tahdit ettiriniz. O saatta ilmini, yahut cehlini anlayacaksınız. Ben çocukken öğrendiğim bu eski usulü Istanbul'da sana çok tatbik ettim, Sen her lafın arasında nakarat gibi kullandığın "medeniyet, fert, cemiyet, tarih, tahaddüs, terkip, tahlil.. ilâh.." gibi tabirlerin birisini bana -velev yanlış olsun- tarif edemedin. Hatta hiç unutmam, bir kere: — Şiirin ne olduğu asla tarif olunamaz, dedin. Hatırlıyor musun? Fakat "liyakat" böyle ilmî(!) bir tabir değildir. Bu âdeta altın gibi bir şeydir. Kimde varsa ne olduğunu güneş gibi bilir, tarif eder.
Sayfa 190 - İnkılap YayıneviKitabı okudu
En büyük buluşu "amelî adalet" ti. Efruz Bey: —Bu ne?.. diye sordu. "Amelî adalet" mi? —Evet. Gayet tabiî bir şey. Yani hakikî adaletin ta kendisi... —Aman izah ediniz. Müdür Bey: —Başüstüne, diye başladı. İnsanlar tabiati bozarak hayatı hafifleştirmek için kendi felâketlerini elleriyle hazırlamışlardır. Meselâ "hak, adalet" gibi tabirler uydurmuşlar, yaşayışın revişindeki ahengi bozmaya kalkmışlardır. Sözde mücerret bir hak varmış. Asırlardan beri onu ararlar! Asırlar içinde; Nasrettin Hoca'dan başka "hakk"ı anlayan gelmemiştir. —O, nasıl anlamış? —Hikâyesini biliyor musunuz? —Hayır. —Bir gün Nasrettin Hoca, yolda birkaç çocuğun kavga ettiklerini görmüş. —Ey?.. —"Niçin dövüşüyorsunuz?" diye sormuş; çocuklar da "Şuradan ceviz topladık. Pay edemiyoruz." demişler. Hoca: "Ben size pay edeyim mi?" diye sormuş. "Et" demişler. Fakat Hoca çocuklara tekrar "Hakça mı, kulca mı pay edeyim?" diye sormuş. Çocuklar düşünmüşler, hakça pay edilmesini istemişler. Nasrettin Hoca rastgele kimine bir, kimine üç, kimine beş ceviz vermiş. Geri kalanını da kendi heybesine doldurmuş. —Sonra!.. —Sonra, çocuklar: "Bu nasıl pay, Hoca?" diye şaşırmışlar. Hoca: "Hakça pay buna derler. Rastgele! Kimine az, kimine çok, kimine hiç..." —Ey sonra? —İşte bu kadar... Yani müsavat hülyasının insanlara mahsus bir vehim olduğunu Hoca daha o vakit çakmış. Evet, tabiata bakarsak adaletin gayrı mantıkî bir fantezi olduğunu sarahaten görürüz.
Sayfa 143 - İnkılap YayıneviKitabı okudu
Reklam
72 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.