(Mesnevi Sohbetleri)

Aşk Bir Davaya Benzer

H. Nur Artıran

En Yeni Aşk Bir Davaya Benzer Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Aşk Bir Davaya Benzer sözleri ve alıntılarını, en yeni Aşk Bir Davaya Benzer kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Divân-ı Kebir, cilt 1, 345: "Yeryüzünde aşk medresesi açıldığın- dan beri, sevenle sevilenin, âşıkla ma'şûkun arasındaki fark kadar zor bir mesele daha ortaya çıkmadı. Hekimlerin başvurdukları kıyastan başka yollar var ama meseleyi çözmeye yarayan bu yollar, fıkıh bil- gisine sahip olana da kapalı, hekime de kapalı, yıldızlarla uğraşan müneccimlere de kapalı. O şekilde de bu şekilde de çeşitli zamanlarda nice derin bilgili kişiler, nice keskin zekâlı kişiler, âşıkla ma'şûk arasındaki fark konu- sunda bir hayli meşgul oldular. Çeşitli fikirler ortaya attılar. Çeşitli tartışmalara giriştiler. Birbirleriyle çeliştiler fakat sonuç olarak haki- kate hiçbir şekilde ulaşamadılar. Âşıkla maşûk arasında birçok farkın bulunduğundan bahsettiler fakat hepsinin de yolları bağlandı. Hiç kimse âşıkla ma'şûk konusunda gerçek bilgiye ulaşamadı."
Makâlât, cilt 1, sayfa 312: "Musa kissasında 'Biz Musa'ya söz verdik' diye başlayan ayetteki hikmeti oku, düşün. Bu kör gözlüler, Musa'nın bu kadar yücelik içinde Allah'a yakın olmasına rağmen neden 'Yâ Rabbi, beni Muhammed (sav) ümmetinden eyle' dediğini anlayamazlar. Bu söz, bu dua 'Yâ Rabbi, beni cemâlini gören kul- larından eyle' demektir. Bu sözün inceliği ve mânâsı budur. Çünkü Cenâb-ı Hakk'ın cemalini görecekler arasında tek ümmetin Hz. Muhammed'in (sav) ümmeti olduğunu Hz. Musa biliyordu, onun için böyle dua edip yalvarıyordu."
Reklam
Mesnevi beyitlerinden çok açık bir şekilde anlaşılan şu ki; Duha süresinde üzerine yemin edilen güneşin en parlak olduğu kuşluk vakti, Peygamber Efendimizin (sav) nurudur. Üzerine yemin edilen gece de yine Peygamber Efendimizin (sav) settarlığı yani örtücülüğü, kara topraktan yaratılan bedeninin sembolüdür. Bu ayetlerin hakikatine vakıf olanlar, güneşin aydınlığında Peygamber Efendimizin (sav) ilâhî nurunu, gecenin karanlığında ise Onun mübarek örtücülüğünü ve kara topraktan yaratılan bedenini görüp elbette resmine hiç ihtiyaç hissetmeyecek; sevgilinin yanında, onun huzurunda resmiyle oya- lanma gafletine de düşmeyecektir.
Efendimiz (sav) bir hadis-i şerifte "Cünüp olanın bastığı yerde ot bitmez" diye buyurmuştur. Engin bir mânâ derinliği olan bu hadis-i şerif ne yazık ki oldukça sığ ve basit bir şekilde yanlış anlaşılmaktadır. "Cünüp" Arabça bir kelime olup "Cenb" kökünden türemiştir. "Cenb" ise "bir şeyin parçası, aslından kopuk, özünden çok uzak olan" mânâsına gelmektedir. "Ecnebi" de aynı kelimeden türeyen "kendi yurdundan kopmuş, yabancı" demektir. Elbette insan aslından, özünden, yaratılış gayesinden çok uzak bir yaşam sürdüğü takdirde bu beden toprağında; değil güller, sümbüller; ot dahi bitmez. Nedir gül, sümbül? Onların ifade ettiği manevi değerleri içeren duygu ve düşüncelerimiz, hal ve ahvalimizdir.
Mesnevi, cilt 1, 509: "Toprak emindir. Ona ne ekersen hainlik etmez. Ektiğini fazlasıyla biçersin. Fakat bahar mevsimi Hakk'ın fermanını getirmedikçe toprak içindeki sırları dışarı vurmaz." Beden toprakur, topraktan yaratılmıştır. Bahar mevsimi de insan-ı kâmildir. Onun rahmani nefesidir. Bahar mevsimi gibi olan Muhammedi nurun esintisi olmadıkça bu beden toprağında herhangi bir ilahi nefhanın bitmesi de düşünülemez. Değil ilahi nelha ot dahi bitmez.
Mademki ilk yaratılan, Efendimizin nurudur ve iki âlemde ne varsa her şey o nur ile varlığını devam ettirmektedir; o hâlde bizim bu ilâhî bedenimizdeki rahmani tekamülümüz de ancak o nurun tecellisiyle mümkün olur. Çünkü her şeyin aslı ve temeli olan Muhammedi nur, gönül hanemizde zuhur etmedikçe cahil olan benliğimizin kâmil olması beklenemez.
Reklam
517 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.