"Benim Türk olduğumu nerden anladınız?" diye sordum.
"Tipinizden." diye yanıtladı. "Türkleri tanırım. Hem sırt çantanızın üzerinde Akhisarspor çıkartması var."
Sayfa 66 - Timaş Yayınları 5. Baskı 2016Kitabı okudu
Kültürleri birbirleri ile iç içe geçmişti. Kimsenin kimseye bir düşmanlığı yoktu ya da en azından öyle sanılıyordu. Herkes bir parça rızkının peşinde kendi alet ve kültürlerini yaşıyordu. Kandillerde Rumlar komşularına helva getiriyor, Rumların 40 günlük paskalya orucunun başlangıcı olan Tessarakosti'de Türk aileler Rum komşularına iftarlıklar ikram ediyor, birbirleriyle asla cebelleşmeden yaşayıp gidiyorlardı. İşte Akhisar böyle bir yerdi.
Sayfa 59 - Timaş Yayınları 5. Baskı 2016Kitabı okudu
Ağaç Allah'ın iktidarının ve gücünün sembolüdür. Ağaç kainatı, cenneti, ölümsüzlüğü; yani ebediyeti, çoğalmayı, bereketi, soyu simgeler. Servi ağacı sonsuzluktur. Dedelerim anlatırlardı. Genellikle mezarlara dikilmeleri bu sebepleymiş.
Sayfa 35 - Timaş Yayınları 5. Baskı 2016Kitabı okudu
Ne acı ki şehrin karmaşasına karıştığımızda pek çok ayrıntı içinde kayboluyoruz, kelimenin tam manasıyla boğuluyoruz belki de. Oysaki şehirleri kuş bakışı izlemek insanda farklı duyguların ortaya çıkmasına neden oluyor, adeta ilahi duygularımız ortaya çıkıyor. Bu genişlik, bu ferahlık zihnimi arındırıyor. Hz. Musa'nın dağa çıkmasının, Hz. Muhammed'in Mekke'yi dağdan seyretmesinin sırrını anlayabiliyor insan. Antik Yunan'da olduğu gibi tanrıların dağların tepelerinde yaşadığını düşünmek mümkün değilse de, o dönem insanlarının neden bu şekilde düşündüklerini anlıyabiliyorum.
Sayfa 20 - Timaş Yayınları 5. Baskı 2016Kitabı okudu