Aşk- ı Gizem

Şems-i Tebrizî
Mevlana'nın hayatında gönül dünyasının şekillenmesinde şemsi tebrizinin ayrı bir yeri vardır. Bu konuda çok şeyler anlatılmış ve yazılmıştır. Bu kitapta Tebrizi'nin sohbetlerine ve yazışmalarına yer verilmektedir. Eser Şemseddini Tebrizi'nin bazı meclislerdeki sohbetleri sırasında Mevlana ile konuşurken aralarında geçen bahislerden müritler ve inkarcılar tarafından sorulan sorulara verdiği cevaplardan meydana gelmiştir. Ayrıca Mevlana'nın özel yaşantısını onun hayat hikayesini kapsayan birçok gizli noktayıda gün ışığına çıkarmaktadır.
Kitabın Konusu:
264 sayfa · İlk Yayın Tarihi: 2010
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

264 syf.
8/10 puan verdi
·
1164 günde okudu
Şems'i ve Mevlana'yi ilk olarak Şemsi Tebrizi'ye ait Bab-i Aşk ile başlamıştım ve maalesef çok cahilce de olsa ilk başlarda şemsi kadin sanmıştımçünkü ben ilahi aşk in vücut bulmuş haline hic bu şekilde denk gelmemistim ve o zamandan beri Mevlana ya ve Şems'e olan merakım çok arttı ...ilahi aşk sevenlere şiddetle tavsiye ederim ..lütfen okuyun begeneceginize eminim..
Aşk- ı Gizem
Aşk- ı GizemŞems-i Tebrizî · Panama Yayıncılık · 2015154 okunma
Şems’den Sohbetler
264 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Mevlanasız Şems olmaz, Şems’siz Mevlana … Mevlâna'nın hayatında, gönül dünyasının şekillenmesinde Şems-i Tebrizi'nin sohbetlerine ve yazışmalarına yer verilmektedir. Eser, Şemseddin-i Tebrizi'nin bazı meclislerdeki sohbetleri sırasında, Mevlâna ile konuşurken aralarında geçen bahislerden, müritler ve inkârcılar tarafından sorulan sorulara verdiği cevaplardan meydana gelmiştir. Konular içerisinde bazı ayetlerin açıklamalarına da yer verilmiş… Dili ağır olduğu için ve bir başlık altında bazen iki veya üç olay geçtiği için anlaşılması zor oldu … Allah kitapsız bırakmasın …
Aşk- ı Gizem
Aşk- ı GizemŞems-i Tebrizî · Panama Yayıncılık · 2015154 okunma
·
Puan vermedi
Anlatım tarzı dağınık olduğu için yarım bıraktım, çeviri iyi yapılmamış ve anlam bütünlüğü yok. Kısa kısa hikayelerden oluşuyor gibi ama aslında farklı kaynaklardan alıntı yapılmış bir derleme.
Aşk- ı Gizem
Aşk- ı GizemŞems-i Tebrizî · Panama Yayıncılık · 2015154 okunma
mevlana tebrizi
264 syf.
10/10 puan verdi
·
24 günde okudu
Gerçekten ismini hak eden bir kitap aşk_ı gizem mevlana celaleddin-i mevlana yapan şemsi tebriz hikayeler anlatımlar çok ağır ama zevkli gizem çok fazla mutlaka okunmalı mi yola talip olanlar evet
Aşk- ı Gizem
Aşk- ı GizemŞems-i Tebrizî · Panama Yayıncılık · 2015154 okunma

Yazar Hakkında

Şems-i Tebrizî
Şems-i TebrizîYazar · 14 kitap
Şems-i Tebrizî ya da Şems ed-Dîn Muhammad (Farsi: شمس تبریزی) (d: 1185 - ö:1248), İslam alimi ve mutasavvıf. Mevlânâ Celâleddîn Rûmî'nin gönül dünyasında büyük değişikliklere sebep olan ve Mevlânâ tarafından yazılan ilâhî aşk şiirlerinden oluşan "Dîvân-ı Şems-î Tebrîzî" adındaki nazım eser sayesinde tanınan çok kuvvetli bir din âlimidir. Kimliği Şems-i Tebrizi künyesinden de anlaşılacağı üzere, günümüzde İran'ın Doğu Azerbaycan Eyaleti’nin yönetim merkezi olan Tebriz şehrinde m. 1185 yılında. Melik Dad oğlu Ali adında bir zatın oğludur ve Şemseddin yani dinin güneşi lâkabıyla anılmıştır. Daha küçük yaşlarda, mânevî ilimleri tahsilde gösterdiği kabiliyetle dikkat çeken Şems, din ilimleri tahsilden sonra, genç yaşlarında Tebrizli Ebubekir Sellaf'a mürid olmuş, ününü duyduğu bütün meşhur şeyhlerden feyz almaya çalışmış ve bu sebeple diyar diyar dolaşmıştır. Bu gezginliğinden dolayı kendisine "Şemseddin Perende" (uçan Şemseddin) denilmiş, ayrıca Tebriz’de tarikat pîrleri ve hakikat arifleri ona "Kâmil-i Tebrizî" adını vermişlerdir. Hayâtı ve şâhsiyeti Daha sonraları Sacaslı Şeyh Rukneddin, Tebrizli Selahaddin Mahmut ile mutasavvıf Necmüddin Kübra’nın halifelerinden Centli Baba Kemal’e intisap ederek onlardan feyz almıştır. Muhammed’in ahlakını örnek alan Şemseddin-i Tebrizî, devamlı bir arayış içerisinde olmuş, manevî bir işaret üzerine de Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’yi arayıp bulmuştur. Dünyaya, kılık ve kıyafete önem vermeyen Şems, Mevlânâ ile üç-üçbuçuk yıl süren beraberliği neticesinde onun hayatında yeni ufukların açılmasına vesile olmuş, onu ilahî aşkın potasında eriterek, kâmil bir Hak aşığı yapmaya muvaffak olmuştur. Şems-i Tebrizî Şam’a döndüğünde, Mevlânâ Celâleddîn Rûmî için onun yokluğu dayanılmazdır. Şems’in varlığını kabullenememiş kimseler, Mevlânâ’ya ileri geri laflar etmişlerdir. Celâleddîn Rûmî’nin bu kimselerden birine verdiği cevap şöyledir: "Onun ışığı vurmazdan önce ölü bir nakıştım sadece taş duvarlarınızda. O, elindeki yay ile vurmazdan önce tellerime; hep aynı nameyi çalıp söyleyen, kendi sesine yabancı bir kuru rebaptım. Ben onun avucunda bağlar, bahçeler ağaçlar görür; deryalar gibi geniş, deryalar kadar berrak sular görürüm. Onun avucunda çıkan ağaçların gölgesinde dinlenirim. Lâkin siz bunların hiçbirini göremezsiniz." Bir süre sonra Şems, Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’in oğlu Sultan Veled’in çağrısı üzere Konya’ya geri gelir. Mevlânâ bir daha şehirden ayrılmasın diye, onu bir kızla evlenmeye iknâ eder; bu kız Celâleddîn Rûmî’nin evinde evlâtlık olan Kimyâ Hâtun’dur. Kimya Hatun’a gizliden aşık olan, Mevlânâ’nın küçük oğlu Âlâeddin, bu durumu hazmedemez ve Şems aleyhtarlarının yanında yer almaya başlar. Ölümü hakkındaki rivâyetler Şems hicri 645, miladi 1247 tarihinde Mevlânâ'da meydana gelen büyük değişikliği hazmedemeyenler tarafından mı öldürüldü, yoksa geldiği gibi kimseye haber vermeden Konya’yı terk mi ettiği bilinmemektedir. Bu gün Konya’da Şems makamı olarak bilinen, halk ve bilhassa Mevlevîlerce türbesinden önce ziyaret edilen bu mescit-türbe de mevcut sanduka, boş bir sanduka mı, yoksa Mehmet Önder Bey'in bir hatırasında anlatıldığı gibi, Şems gerçekten burada mı gömülüdür, bu da bilinmez. Lâkin bu konuda en kuvvetli tezlerden birisi Sipehsalar'a veya eflakiye göre şöyledir: Şems-i Tebrizî'nin dedesi Haşhaşiler tarikâtında mürittir. Daha sonra tarikâttan aile kurmak üzere ayrılmak ister ve ayrılır. Ailesini kurar ama tarikat yönetimi değişir ve torun Şems'in tarikâta bağışlanmasını ister. Dedesi de vermek istemez. Zaten Şems eğitim için Şam'a gider ve Şems'i takip bu aşamada başlar. İlk önce bulurlar lakin kaybederler Şems'i ama Şems Mevlânâ'dan ayrılıp Şam'a gittiği vakit tarikattan bir mürit Şems'i fark eder çünkü Şems Şam sokaklarında yine bir dervişi tâbir yerindeyse rezil etmiştir. Bunun üzerine Şems'i takip Konya'ya kadar sürer ve daha sonra Şems bir dergâha çağrılır, tam yedi derviş gelmiştir Şems'i öldürmek üzere, Şems Celâleddîn Rûmî'dan ayrılmak üzere izin ister ve tam da bir vedalaşma hissi vermeden kendi eliyle ölüme gitmiştir. Hatta ölüme giderken "Rabbim şu kuyu mezarım olsun" diye dua etmiştir. Dergâha gittiği zaman yedi derviş onu beklemektedir artık.O her bir dervişle odalarda ayrı ayrı görüşerek hepsini konuşmalarıyla bayıltmıştır. En son derviş en iri cüsseli ve bilgili olandır. Şems dervişlerden namaz kılarken öldürülmesini istemiştir. Ve namaz kılarken zammı sure olarak Şems suresini okumuştur. Ayrıca İslam aleminde Osman'dan sonra gece kılınan ikinci cenaze namazı Şems hazretlerine aittir. Şems hazretleri Mevlânâ'ya bir mendil gönderir ölmeden önce mendilde şu yazmaktadır: "Ölümümün gözlerinin önünde olmasını isterdim gör bakalım aşk için ölmek ne demekmiş", yazmıştır. Mevlânâ'da bayılmıştır. Ayrıca Şems'in Konya dan ayrılıp kaybolması zayıf ihtimaldir çünkü yüce Allah ona rüyasında kendisine istediğinin verilmesi karşısında ne verebileceğini sormuş Şems de: "Canlara kanlara boyanacak başımı" diyerek aşk yolunda başını vermiştir. Şems-i Tebrizî Camii ve Türbesi Niğde’deki Kesikbaş Türbesi de Şems’e izafe edilir. Bunlardan ayrı olarak Tebriz şehrinde "Geçil" denilen mezarlıkta, aynı bölgede Hoy’da, Pakistan’ın Multon şehrinde Şems türbeleri veya makamları vardır. Bunlar çeşitli rivayetlerle süslenmiştir. Pakistanlıların söylediklerine göre de Şems, Konya'dan bir gece yarısı gizlice ayrılmış, Hoy şehrine hareket etmiş ve orada yerleşmiştir. Rivayete göre Şems-i Tebrizi Hoy’da vefat eder ve orada gömülür. Mezarı, Unesco Dünya Kültür Mirası'na aday gösterilir. Bir rivayete göre, Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’nin küçük oğlu Âlâeddin de, Şems'i öldürenler arasındadır. Şems’in Konya'daki türbesi küçük, mütevazı, adeta saklanmış bir yerdir. Mevlânâ’nın o ihtişamlı türbesinin yanında -ki Mevlânâ -"En güzel türbe gökkubedir" der- sadedir.
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.