Kadınlar bir yandan erkeklerin kendilerine bağlanmasını isterken öte yandan bağlanma gereksinimlerini reddetmeye çalışırlar. Gözlemlenilen en tutarlı durum, kadınların sevilme ihtiyaçlarıyla savaştıkları ve erkeklere karşı kayıtsız rolü oynadıklarıdır.
Kusursuz baştan çıkarmayı tanımlayan Robert Greene romantik ilişkinin sonuca henüz varmamış doğasını korumanın önemini belirtir ve bunu yapmak ona göre şunları içerir: Anlam belirsizliğini arttırmak, karışık sinyaller göndermek, ima sanatında usta olmak, arzuyu ve gerçeği; hazzı ve acıyı karıştıran ve kafa karışıklığı yaratan bir etki oluşturmak, cinsellik unsurunu ortadan kaldırmadan yumuşatmak, herhangi bir kurala bağlı kalmayı reddetmek, tatmin duygusunu ertelemek ve tamamen tatmin olma duygusunu yaşamamak.
Batı kültüründeki prototipik baştan çıkarıcıları ahlak tarafından kısıtlanmanın örneği kılan baştan çıkarma eylemi, çoğunlukla belirsiz kodlar kullanır; çünkü kararsızlık ve anlam belirsizliği aslında konuşmacının niyetinin belirsiz kalmasını sağlama yoludur. Bir şeyin onu kastetmeden söylenebilmesi ve söylenen şeyin aynı anda birden fazla anlama gelmesiyle hem güç hem de özgürlük kazandırır. Karşısındakini baştan çıkarmaya çalışan kişiler böyle bir konuşma tarzı kullanırlar; çünkü kendilerini doğruluk ve simetri normlarından sorumlu hissetmezler. Buna karşın "politik doğruculuk” adı verilen uygulamalar, anlaşmaya dayanan özgürlüğü ve eşitliği garanti altına almak amacıyla netlik ve bir tür şeffaflık talep eder; dolayısıyla baştan çıkarma eyleminin geleneksel dilsel ve duygusal havasını yok ederler.
Özerklik, psikoloji tarafından savunulan birey idealinin merkezinde dimdik durdukça duygusal birleşme kişinin özerkliği için tehdit olarak görülmüş ve yerini iki özerk olgun kişi arasındaki müzakere ideali almıştı. Kişinin kendisini karşıdakiyle birleştirmesi ya da ona boyun eğmesi, kişinin temel özerklik hakkı ve talebi açısından bir eksiklik ya da olumsuzluk, yani duygusal patolojinin bir işareti olarak görülmeye başlandı. Müzakereye, iletişime ve karşılıklı olmaya dayanan yakınlık modellerini kullanan psikoloji ve psikiyatri, yakın ilişkileri iki özerk iradenin kendilerini gözlemelerinden doğan, bireyin ihtiyaçlarına ve psikolojik yapısına uygun hale getirilen ideal ilişki olarak kabul etmişler, dolayısıyla geçmişteki aşk kavramını -bireyin belirli ihtiyaçlarının ve iradesinin üzerinde bir güç olan- üstünlükle birleştirmişlerdir. Böylece aşk "yakınlık" haline geliyordu ve yakınlık da duygusal hayatın, davranış kurallarının onayına sunulabileceği anlamına geliyordu. Bunun da amacı aşk ilişkisinde kişisel özerkliği inşa etmek ve azami ölçüde korumaktı.
Aşk hayatımızı ve ilişkilerimizi genel olarak yöneten duyguların karşılıklı olması yönündeki ahlaki ve psikolojik kural, faydacı bir ruh sağlığıyla mutluluk modeline dayanır ve aşkın kültürel olarak akılcılaştırılmasının başlıca kaynaklarından biridir. Duyguların karşılıklı olması ve faydacılık modeli, sonuç olarak mantığa dayanır: Aşk nesnesi seçimi bilinçaltının heves ve baskılarından uzak olmalıdır; aşkın sağlıklı olması için mantık tarafından kavranması ve kişinin kendisini tanıması gerekir; aşk, haz ve mutluluk üretmelidir. Hepsinden önemlisi kişinin çıkarlarını korumalı ve onu onaylamalıdır.
31 yaşında ve hala bekarsanız etrafınızda sorunun sizde olduğu yönünde sessiz bir fikir birliği oluşuyor. Ve biliyor musunuz, bunun doğru olabileceğine inanmaya başlıyorum.