Küçümencik Hünerler
Benim de hünerlerim var
Kimseninkine benzemez
Benim de hünerlerim var
Küçücük küçümencik
Ne Para eder ne geindirir beni
Ne de kimseler ilgi duyar
En dar yerleri genişletirim ki
Dünyadan geniş
Ölüm hücrelerini uzaylaştırırım ki
Gezegenlere özgürdür geçiş
Zindanları aydınlığa boyarım ki
Pırıltısından gözler kamaşır
Kelepçelerimi kanatlaştırım ki
Uçmaklara yaraşır
Yalnızlığımı kalabalıklaştırırım ki
Alanlara sığmaz
Sevdiğim kadını güzelleştiririm ki
Öyle güzel dünyada olmaz...
Mutluluk Anıtı
Mutluluğun capcanlı anıtını gördüm geçen gün
Dimdik bir yokuştan çıkıyor
Çok yaşlı bir kadınla bir erkek
Kol kola elele
Dayanmışlar birbirine
Bakışları gülüşleri titrek titrek
Sanki yapışıp kaynaşmışlar
Buruşuk dudaklarıyla öpüşerek
Bakıyorlar gözbebeklerine
İlk günkü gibi ürkek
Kim görse onları inanırdı
Bu aşk sonsuza denk
İlk günkü gibi sürecek
Bir ayrılsalar birbirinden
Sanki ikisi birden
Düşüp birbirinin kucağına
Hemen oracıkta can verecek
Her ilk aşk böyle bitecek sanılır
Sonu düş kırıklığı olsa bile
Mutluluk anıtına inanılır
En güzel aldanıştır aşka inanmak
Sanı
Bu el var ya bu el
Neye yarar bu el
Yazı yazmaya
Kitap tutmaya
Ah bu sağ el
Altmışsekiz yıllık elim
Artık istencime uymuyor
Boş bir ceket kolu gibi sallanıyor omzumdan
Ben şimdi ne yazmak
Ne kalem ne kitap tutmak
Yanıbaşımdasın
Saçlarını okşamak
Sürebilsem saçlarına elimi
Sanıyorum elim canlanacak...
6 Aralık 1983
Hem istiyorum ki
Kimseler bilmesin sevgimizi
Nasıl görmezse gözüm gözümü
Sevinin içinde yitip
Bilmeyelim biz bile bizi
Öyle bir giz kalsın bu sevi
Kendimizden de saklayıp
Biz bile unutalım bu gizi
Hem de istiyorum ki
Duyuralım haykırıp dünyaya
Bütün insanlar
Canlı cansız tüm yaratıklar
Tek bilmeyen kalmasın
Bu eşsiz benzersiz sevgimizi...
2 Aralık 1983