Ejder, yeni bir mücadele için bıçaklarını bilerken,
‘Hepsini yoldan çıkaracağım..’ diyordu Aşk’a..
‘Yüreklerinden tutup yıldızlara fırlatacaklarımı değil..’ diye cevaplıyordu Aşk..
“Kilit açmak öyle tek taraflı kolay bir iş değildir efendi.. Bağıra çağıra kaçarsın sonra, eski rahatını arayarak.. Kilitli kalmayı tercih eden nice düğüm sahipleri vardır, bilesin..”
"Çabalayarak bulduğun"
Çabaladığın sürece var olur.
"Çabalamadığında dahi var olan'ı"
Çabalayarak bulamazsın
İşte O'dur anca
"her şey gittikten sonra kalacak olan"
Sözlerinizden çok rahatsız olan insanlar olmasına rağmen yine de söylemlerinizi hafifletmiyorsunuz… Bunu neden yapıyorsunuz?
-Yüzyıllardır kimse rahatsız etmediği için hala uyuyorlar çünkü. Artık biraz, rahatsız olma zamanları geldi…
Beyaz atlı kendisiyle gelmeye istekli olan talibe "Benimle yolculuğa tahammül edemezsin" diyordu; "aklın almaz yapacaklarımı...". Talibin ısrarı ve sonrasında olacaklar -geri kalan her şey gibi- ezelden belirlenmişti...
“Başka dünyaların insanıyken bir cinsel çekimle bir araya gelir, çiftlerin ezici çoğunluğu... Ve o cinsellik, o çekim geride kaldıktan sonra, yanlarında birer yabancı bulurlar ansızın.. Hayata benzer noktalardan bakmayanların bir araya gelmelerinin bedeli, iki yabancı olarak yaşamaktır kalan zamanlarını..”
İnanıp inanmamaktan çok, gereğini yapıp yapmadığına bakar O, insanın..
Saf, temiz, sevgi dolu mu kalbi, ona bakar..
Bunlar yoksa, O’nun gözünde değer eder mi,
ezberden dualar, içi boş ritüeller?
“Daha kendi kendine tahammül edemezken insan, bir diğerine nasıl etsin? Diyelim ki doğru insanı buldu.. O tahammülsüzlük içinde devam ederken, o insana bunu yansıtmaması mümkün müdür? Bundan dolayı, asıl mesele, ‘doğru insanı bulmak’tan evvel, ‘kendini doğru insan yapabilmek’ meselesidir..
Herkes ‘doğru insan’ı arar.. Peki ya kendileri? Onlar acaba böylesini hakedecek ‘doğru bir insan’ olabilmişler midir? Veya en azından bunun için çaba gösterecek olgunluğa ulaşabilmişler midir?
Ancak o tahammülsüzlüğü ortadan kaldıracak yüzleşmeyi yapıp huzura kavuşan insan, ‘öteki’yle uyum içinde yaşayabilir.. Bu durumda elbette yaşamını birleştireceği insanı da, onun huzuruna saldırmayacak nitelikte olanlar arasından seçecektir..”