Karun'un hazinesi, İskender'in kudreti; yetti mi gidermeye, o içsel sefaleti? Bir şans daha olsaydı, seçer miydi birisi; yaşamayı bir daha, bu parlak esareti?
Bu yüzden ayrılırken, gözü açık nicesi...
Olmadı 'sahip olmak', mutluluk vesilesi...
Ruhuna değdi bakışları. Ve ağzından şu sözler döküldü:
âşık olana kadar
aranmalı
âşık olana kadar
bulunmalı
âşık olana kadar
okunmalı
ve
âşık olduktan sonra yakılmalı
bütün aşk kitapları
Günlük hayatlara bakarsan, dünya halkının hemen hemen tamamının, dünyalarını “bir öküzün boynuzları üzerinde” konumlandırmış olduğunu görmen hiç de zor değildir..: O öküz tanrılarıdır adeta onların; yaşam gayeleridir... O öküz memnun olmadığında, sarsılır dünyaları... Senin veya benim için gülüp geçilecek şeyler uğruna birbirini öldürmekten çekinmez birçoğu... O dünyalar birer tepsidir, öküzlerin boynuzlarında...
Gökkuşağı, sadece belirli bir açıdan ve mesafeden bakıldığında görünen bir yansımadır. Hep seninle birlikte hareket eder ve -doğası gereği- onun altından hiç asla geçemezsin... Ama(buraya çok dikkat et), ‘gözlerin-hep-diğerlerinin-geçtiğini-görür’. Oysa diğerlerinin gözlerinden baktığında, gökkuşağı onlara ulaşılmazdır; sen-onun-altından-geçerken...
Doğal ve kendiliğinden olmayan her şey, geri dönüşte karşılıksız kalacak ve arkada bıraktığı kıyafete sığmayacağından, başka rahatsızlıklara ve dengesizliklere neden olacaktır...