Bu çocuk benim için dokunaklı bir kitap gibiydi. Fakirliğin, sefaletin bir kitabı ki henüz başlayan bir acı hikâye demekti. Bu hikâye hep böyle acı devam edecek miydi? Ne kadar isterdim ki bir tesadüfün lütuf parmağı dokunsun ve onu mesut bir cereyana doğru çevirsin.
Güya bir nefes esti ve bütün gözlerimin içinde ince ipek ipliklerden dokunmuş, üzerine hayali bir güneşin altın tozu dökülmüş dünyayı silip götürüyordu.
Gözlerimi kapayarak düşünüyorum; kalbimde gizlenmiş benden bile kendini saklamak isteyen ne varsa onu araştırmak, görmek için hassasiyetimin en koyu karanlıklarına kadar iniyorum; ruhumda acı denebilecek acı bir hisse bile tesadüf etmiyorum. Yalnız bir hissin açık görünüşü altında bütün teferruat siliniyor: Boşluk...