"Bazen salak olmak işleri çok kolaylaştırır. Fazla akıldan ya da fazla bilmekten kime ne fayda gelmişti ki... Bir yeri çok kazdığında çürümüş pislikler ve kokuşmuş leşler çıkardı karşına. Bunu kaldıracak yüreğin varsa ne alâ ama yoksa hiç deşmeyecektin hayatı. Bırakacaktın toprak, taşlar hatta çiçekler örtsün pisliklerin üzerini... Sonrada koşup oynayacaktın o sahte bahçelerin üzerinde.
Yazarın ilk kitabı olduğunu hissediyorsunuz okurken ama akıcıydı, kafam dağılsın diye okudum ve başarılıydı bu konuda birkaç saatte bitirdim. Konu klişe ama sürükleyici.
Geçmişimiz, bugünümüz, hayallerimiz , hayal kırıklıklarımız, acılarımız, tatminsizliklerimiz ve daha bir sürü şey bizi ileri geri sürüklüyordu. Mutlak olan, bariz olan hiçbir şey yoktu ve aslında hepimiz kaybolmuştuk.
Aşık insanların ızdıraplarını dindirmek için yapmayacakları şey yoktu belki de… Bu öyle bir fırtınaydı ki, insan umutla her türlü sığınağa koşuyordu. Sizinle sevişen bir insanın aslında kiminle savaştığını bilemezdiniz. Sizi öperken kimi öldürmeye çalıştığını, sizi severken kimden nefret ettiğini tahmin bile edemezdiniz.