Malazgirt ovası kâfir cesedleriyle dolmuş, ölmeyenler de hep esir
edilmişti. Esirler arasında koca Bizans imparatoru Romanos da vardı.
Alparslan'ın huzuruna getirildiğinde her şeyin bittiğini anlayarak titriyordu, Alparslan ona sordu: «Eğer sen galip gelseydin bana ne yapardın?»
Romanos şu cevabı verdi:
«Esir aldığım askerlerinizi
Allah Teâlâ her derde bir derman verdiği gibi, her fenalığa karşı da bir siper veya bir kalkan vermiştir; işte bu da ibadettir. Yani ibadet, her türlü kötülüğe karşı insanı koruyan bir kalkandır.
Her kötülüğün başı, hiç şüphesiz, Allah'ı unutmaktır. Allah'ını unutan ve hiç bir zaman O'nu hatırına getirmeyen kimselerden her türlü kötülük beklenebilir. îşte Allah'ı unutmaya karşı en büyük ve en sağlam kalkan ibadettir. İbadet sayesinde daima Allah'ı hatırlar ve daima kendimizi O'nun huzurunda olduğumuzu hissederiz.
Allah Teâlâ, insanı da, ateşi de,
kurdu da yaratmıştır; fakat insana
«git kendini ateşe at, kurda yedir»
dememiştir. Aksine «kendinize zarar verecek şeylerden sakınınız; kendinizi tehlikeye atmayınız; sonra cezanızı bulursunuz» demiştir. O halde insan ateşte yanarsa, bu sadece kendisi istediği içindir; yahut bir kurt tarafından parçalanırsa, bu da yine kendi tedbirsizliği yüzündendir. İşte bunun içindir ki, insan iyilik isterse Allah onu iyiliğe sevkeder; kötülük isterse, kötülüğe sevkeder