Her aşkın bünyesi farklı olduğu gibi her bünyenin de aşkı kendi cürmüne göre şekil alır. Diyebiliriz ki her aşk büyüktür ve saygıyı hak eder. Kitabın birçok sayfasında gözyaşının olduğu satırları okurken herkes belki de kendi aşkına yolculuk edecek, kendinden bir şeyler bulacaktır. Aşk bir hâldir. Hâlini birileri anlar ya da anlamaz. Lakin her canlı aşk hâlini kendi hâli ile anlamak ister. Aşk bir süreç, bir devinim, bir yıkım, bir oluş, bir keşif hâlidir. Aşkta herkes aslında kendini görür. Kim aşkın düz bir çizgi olduğunu iddia eder ki? Aşk doğrusal bir tırmanıştan çok inişli-çıkışlı, düşmeli-kalkmalı ve zikzaklı bir haldir. Düz çizgi ancak hayatın bittiği, kalbin durduğu anı ifade eder. Oysa aşk hayatın en fırtınalı, en çalkantılı, en deli dönemi yani hayatın en aktif halidir. İşte belki bu nedenle zikzaklı hayatlar yaşarız. Bunun için aşkın “S” hali içindeyiz fark etmeden. Aşk çok kolay ulaşılabilen bir metaya dönüştü şimdilerde. Aşk kim bilir çok kolay ulaşıldığı için belki de çok kolay terk edilir ve tüketilir oldu. Aşkın “S” hâli kimi için geri dönüşlerin, keskin kıvrımların ifade biçimi, kimileri için sevginin “S”si ve bazıları için de bir ismin temsili olacaktır. Keder birileri için doğum öncesi sancı iken bir başkası için hayatın sonudur. Hüzne ve acıya nasıl bakılması gerektiği hayatın bizatihi kendisidir. Aşk da hayata bakışın tam da kendisidir. “Aşkın S Hâli” kitabının sırları vardır. Birinci, ikinci ve üçüncü şahısların bileceği sırların olduğu bu kitapta yazılması gerekenlerin sadece bir kısmı yazılmıştır. Yazılmayanlar da zaten her okuyucunun kendine göre tamamlayacağı biçimde bırakılmıştır. Zira aşkı tam olarak yazabilmek gök kubbe altında hiçbir kula nasip olmamıştır. Kimine aşk büyük gelirken kimine de dar gelir. Kiminin aşkı yetersizken, kimi aşkta boğulur. Kitabın her sayfasında hislerin, korkuların, umutların, öfkelerin, hayallerin, hayal kırıklıklarının, sabrın, duanın cümleye dizinimi vardır. Her sayfanın bir diğeri ile zıtlık içinde olduğunu düşünebilirsiniz. Zaten aşk bu değil mi?
