12 Eylül'ün güya yargılandığı mahkemenin önünde toplaşanları görünce, küçükdilimi yuttum. Neden insanlar bunun bir
tiyatro oldugunu bile bile, kendi gerçek acilarina figüran rolu verirler? Evlatlarını kaybetmiş insanlar, bir insanın hayatında yaşayabileceği en büyük acıyı yaşamış insanlar, neden "sirk" haline getirildigi bu denli asikar bir "mahkeme" önünde toplandılar?
Aklim almıyor...
On yılı geçkin süredir görüyorsunuz, AKP'nin Ermeni açılımını, Güneydoğu açılımıni, Avrupa Birliği'ne girme acilimini, Kıbrıs açılıminı, Habur açılımı, Dersim açılımı, 28 Subat açılımını, açılımını... açılımını... Her biri "tiyatro, gösteri"
Bu açılımların her biri sahnelenirken, medyada yüzlerce köşe yazarı, yüzlerce sivil toplum örgütü aylarca, hatta yıllarca canla
başla hakikatmiş gibi ekranlarda sabahlara kadar delirerek, kudurarak rol aldılar. Hala oyuna, gösteriye, sirke doymadılar.
Bu gösteriler" tıpkı İngilizlerin ikinci Dünya Savaşı sonrası askeri okullarında denediği "hayvanları delirtme" tatbikatlarına benziyor.
Pavlov'un zil sesiyle mama verilip, şartlandırılan meshur köpek deneylerini biliyorsunuz. İngiliz askeri okulları, tam tersi
ni yapıyor. Önce mama verilecek diye köpekleri şartlandırılır, ama sonra mama vermiyor. Sonuç, hayvanlar deliriyor.
Zil sesine alışmış hayvanlar, mamayı göremeyince şaşırıyor, sarsılıyor, havlıyor, huzursuzlaşıyor. Velhasıl köpek dahi köpeklikten çıkıyor. Işte on yıl sonrası ülkemiz insanının ruh hali...
Bu davalar artık bir halkı "delirtme" tatbikatlarını da geçti.