Toplumda bir kadın olarak herkes ne kadar bastırıldıysa o kadar bastırıldım ben de. Kadın konuşmaz, konuşunca şükürsüz olur, kendisine atananan işleri yerine getirmekle yükümlüdür, seçmediği mecbur bırakıldığı her zorbalığı görev bilir, bir damla sevgi için okyanuslar kadar aşağılanmayı göze alır. Tüm bunları reddedince asi olur, feminist olur, işe yaramaz olur, -bunun eline düşen yandı, bu adamı aç bırakır, bunun evini bok götürür vs gibi- cümlelerle yıldırılır; en çapsız insanlarca etiketlenir durur. Yani uzun lafın kısası kadın zorla içine itildiği her ortamı bile bile sindirip benimsemiş ve aynı doğrultuda evlatlar yetiştirmiştir yüzyıllar boyunca. Konuşan kadınlar da her zaman toplumun dışına itilmiştir. Ama biz yine de konuşacağız ve mevcut düzeni yerle bir edeceğiz. Duygu Asena çok iyi bir gözlemci ve çok güzel karşı gelmiş sevgisizliğe ve hiyerarşiye. Özellikle bir ailede anne ne kadar fedakarsa babanın da bir o kadar vurdumduymaz (armut piş ağzıma düş) olduğunu yazmış. Elbette genelleme yapılamaz ama maalesef yüzde doksan haklı.