Yine konumuza dönersek... Bu efsane türküde adı geçen Hüma Kuşu'ndan bir yazısında İskender Pala şu cümlelerle söz ediyor:
"Hüma Kuşu'nu biz talih kuşu olarak biliriz. Gölgesi kimin başına düşerse, o kişi devlete erer, bahtı açılırmış. Yeşil kanatlı, sarı gagalı, boz saksağanı andırır bir kuş olduğuna dair rivayetler vardır. Kemikle beslenir ve başkasına zarar vermeyen hiçbir canlıyı incitmez. Eski Türklerde hümanın adı 'umay'dır. Oğuz hakanının ongunu (tılsımlı totemi, uğurlu kuşu) olarak bilinir. Kadının ve ananın değerine istinaden saltanata ait bazı eşya hakkında sıfat olarak kullanı- lan hümayun kelimesi de buna dayanır (tuğra-yı hümayun, mühr-i hümayun vs.). Buradaki hümayun, Avrupalıların 'imperial' veya 'royal', Romalıların 'ogüst' kelimelerinin karşılığıdır. Onlarda daha ziyade kartal ile tasvir edilmiştir. Bizdeki hüma inanışı, padişahın başı üzerinde kanatlarının devamlı gölge yapması, dolayısıyla da halkı koruyup kollayarak onların mutluluğunu sağlaması biçiminde yorumlanmıştır. Diğer bir ifade ile eğer Osmanlı devletinin bir ongunu bulunsaydı, bu mutlaka hüma olurdu. Tıpkı Selçuklu kartalı gibi."