Atatürk, siyasi hayatında olduğu gibi, hususi yaşayış üslübunda da Nietzsche'ciydi. Yani, devce bir tavır ve edası vardı. Adet ve göreneklerden müteessir olacağı yerde, bilakis, adet ve görenekler üzerinde tesir ika ederdi [yapardı]. Tarih boyunca bütün büyük adamlarda cemiyete karşı bu serkeşliğin ve bu taacl -dinin [sınırları zorlamanın ], bazen tehlikeli olacak derecede şiddetli tezahürleri görülür.* Nietzsche, bu cins üstün insanları, daima "hayır ve şerrin ötesi"nc koymuş ve o suretle tetkik edilmelerini istemiştir. Ben ele, Atatürk'ün insanlığından bahsederken -hiç Nietzsche'ci olmamakla beraber- bu ölçüden ayrılamıyorum ve onu bu yüksek zaviyeden daha iyi gördüğüme kani bulunuyorum.
Saltanat ve hilafetin kaldırılmasına candan taraftar ya sekiz, ya on kişi vardı ve Hüseyin Cahit gibi bütün Ömrüm boyunca padişaha, halifeye meydan okumak ve tanınmış fikir adamlarımız hilafeti savunanların başında idiler. Atatürk’ün ilk silahlı mücadele arkadaşları Cumhuriyet sözü ortaya çıkar çıkmaz kıyameti kopardılar ve muhalefet o zamandan itibaren başlamıştır. Mareşal Çakmak, general kazım karabekir gibi büyük ordu Erkânı Şapka kanununa karşı idiler.  Latin harflerinin kullanılması kararını uygulamak için Atatürk altı ay mühlet veriyor: İsmet Paşa ise hiç olmazsa altı yıl mühlet verilmesini istiyordu.