Atatürk Olmasaydı

Cemal Kutay

Atatürk Olmasaydı Sözleri ve Alıntıları

Atatürk Olmasaydı sözleri ve alıntılarını, Atatürk Olmasaydı kitap alıntılarını, Atatürk Olmasaydı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ortodoks Papazları Kiliselerde, halkına kendi milli gayelerine nasıl erişilebileceklerini anlatıyordu. Mustafa Kemal’de, Milli Mucadeleyi zafere eriştirilip duşman vatan topraklarından kovulmadıkca başların, rahat ve emniyet icinde secdeye konulamıyacağını halkına anlatabilme vazifesini, bu din adamları’na emanet etti.
Reklam
ATATÜRK OLMASAYDI:
Din ve Maneviyatı akıl ve mantıkla böylesine bağdaştıran bir başka insan bulamazdık. O, din’in dünya’dan ayrılmasını bunun için kat’iyetle iste­di. Fakat, İslâm dininin kural ve telkinlerini değerlendirirken, O’nun dayandığı akıl-mantık-halk psikolojisi terkibine, hiç bir ünlü ilâhiyatçı yetişemedi. ☆ Sizlere bir Zekeriya Sofrası misâli vereceğim.
Sayfa 116 - Kazancı KitapKitabı okudu
Atatürk­ ’ün ruhu, okuma-öğrenme-uygarlaşma nimetlerinin kapısını açtığı bugünkü okumuş-yazmış Türk kadınına kırgındır: 0, 16 Milyonluk Türkiye’de 1935 seçimlerinde Büyük Millet Meclisi­ne 18 kadın Milletvekiline yer buldu, bugün Elliyedi Milyonluk Türkiye’yi Millet Meclisinde sadece 9 kadın Milletvekili temsil ediyor.
Sayfa 85 - Kazancı KitapKitabı okudu
italyanlar Trablusgarb kıyılarına asker çıkardıkları za­man,
bizim donanmamız, Marmara’yı aşacak kudrette bile değildi: Otuzyıl, limanlara bağlanmış olan harb gemilerinin dipleri yosun tutmuş, kazanları karıncalanmıştı. Devlet çâresiz ve şaşkındı. Harbiye Nazırı Mahmud Şevket Paşadan özel izin alan Enver, Mustafa Kemal, Ali Fethi, Eşref, Nuri, Reşid, Fuad, Ömer Naci ve beraberlerindeki bir avuç kahre­man, değişik ad ve kılıkla Mısır sınırını aşarak Trablusgarb’e erişmişler ve gerçekten destan yaratarak, Balkan savaşı çıkıb ayrılma zorunluğunde kalmalarına kadar İtalyanları kıyıda kalmıya mahkûm etmişler, zaferlerini de baskınlarla onlardan sağladıkları silâhlarla elde etmişlerdi. Dünya, hiç bekleme­diği bu yiğitlik şahlanışı önünde hayrette kalmış, Türk ruhu şâhlanıyor hükmüne varmışlardı. Hatta, daha sonra Sofya’­ da Ataşemiliterken Mustafa Kemal’in İttihad ve Terakki Genel Sekreteri Midhat Şükrü Bleda’ya yazdığı mektupta: "-Balkanlı Müttefikler, bizim Trablusgarb’de mücadelemizin neticesini al­mamıza mâni olmak için hemen savaşı açmışlar. Bu hakikati Sobranya (Bulgar Millet Meclisi) azası olan Zümre zade Şakir Beyin evinde tanıdığım, o günlerde Erkânı Harbiyede vazifeli Bulgar Generali Paneff’ den dinledim" diyecekti.
Sayfa 29 - Kazancı KitapKitabı okudu
Atatürk’le Anadolu Din Adamları Millî Mücadele boyunca yanyana omuzomuza gönülgönüle idiler.
Sayfa 33 - Kazancı KitapKitabı okudu
Reklam
Din bir vicdan meselesidir.
HERKES VİCDANIN EMRİ­NE UYMAKTA SERBESTTİR. Biz dine saygı gösteririz. Dü­şünüşe ve düşünceye muhalif (karşı) değiliz. Biz sadece din işlerini, devlet ve millet işleriyle karıştırmamağa çalışıyoruz: Kasde (ard düşünceye) ve fiile (aktiviteye) dönüşen taassubkâr (tutucu) hareketlerden sakınıyoruz" (Yakınlarından Hâtıralar, Asaf İlbay, Sahife:103).
Sayfa 66 - Kazancı KitapKitabı okudu
ATATÜRK OLMASAYDI,
Milliyetçilik duygusundan yok­sun kalmıya devam edecek ve eşiğinde olduğumuz Ümmet­çilik kazanına düşecektik. Çok farklı görüşler içinde, hiç bir zaman sağlam bir bağ olamamış şeklî din kardeşliği perdesi ardında ya Arap, ya Acem (İran) şoven milliyetçiliğinin pota­sında kaynıyacaktık: Bilhassa URUBE (Araplaşma-Arablaştırma düzeni) nin hammadesi olacaktık. Atatürk bizi Türklüğümüze iade etti.
Sayfa 100 - Kazancı KitapKitabı okudu
Türkiye’de esasen mürteci (gerici) yoktu ve yoktur...
Ve­him (kuşku) vardı. Bundan sonra yalnız bir şey vârid-i hatır olabilir (akla gelebilir). O da bazı âdî politikacıların, hasîs menfaatpereslerin (çıkarcıların) o vehim ve hayali uyandırmıya çalışması, o yoldan hırs ve menfeatlerinin tatmini düşün­meleridir." (1930, Atatürk’ün Hususiyetleri, Kılıç Ali, Sahife: 116)
Sayfa 65 - Kazancı KitapKitabı okudu
"Biz daima hakikat ariyan onu buldukça ve bulduğuna kani oldukça ifâdeye cür'et gösteren (yürekliliğine sahib) adamlar olmalıyız" (1931, Sümerbank Dergisi, Sayı 29, Sahi­fe: 184).
Sayfa 78 - Kazancı KitapKitabı okudu
Reklam
Softa sınıfının din simsarlığına müsaade edilmemelidir. Dinden maddî menfaat temin edenler iğrenç kimselerdir. İşte biz bu vaziyete muhalifiz (karşıyız) ve buna müsaade etmiyeceğiz." (1930, Atatürk’ün Hususiyetleri, Kılıç Ali, Sahife:116)
Sayfa 66 - Kazancı KitapKitabı okudu
Lütfen düşünün:
Şeriatçılık taassubu bu memlekette yüzyıllardanberi halkı adetâ âhirete hazırlık için yaşatmıştır: Ka­dercilik, ümid kapılarını kapamıştır. Tekkeler, çoğunlukla miskinlik yuvaları hâline gelmiştir. Aslında bir faziletler topla­mı olan islâmi hürriyet, aksine çevrilerek din ve dünya işlerin­ de bir baskı unsuru haline dönüştürülmüştür. Ortaçağ Hıristiyanlığında olduğu gibi islamiyette de, medreselerle, ca­milerle softalar ve ülemâ ile eklesiastic bir blok oluşmuştur. İslâmdaki hoşgörüye, dinde zorlama yoktur hürriyetine bü­yük darbe de bu oluşumdan gelmiştir.
Sayfa 62 - Kazancı KitapKitabı okudu
Atatürk, arkadaşı Nuri Conker’in kızı Kıymet Conker, Ankara Kız Lisesini bitirdiğinde kendisine geleceği için ne dü­şündüğünü sormuş, "-İngiltere’de Edebiyat" cevabını alın­ca, Behçet Kemal Çağlar gibi onu da İngiltere’ye göndermişti. Teşekkür ve vedâ için geldiğinde ona şunları söyledi: "-Orada her ân bir Türk kızı olduğunu unutma. Çok çalış. Öğreneceklerin sadece senin için değil, burada bu imkânı bulamıyanlar için de gereklidir. Derslerinin dışında, onların ce­miyet münasebetleri, bu arada bilhassa insanlık üzerindeki düşünceleri, kuruluşları, yaymıya çalıştıkları fikirler konula­rında bilgi sahibi ol. İcabında beşerî münasebetleri tanzim eden (İnsanî ilişkileri düzenleyen) kuruluşlarına gir. Bunlar bugün senin memleketinde olmıyabilirler. Ama birgün muhak­kak olacaklardır. Dönüşünde rehberlik edebilirsen büyük hiz­met başarmış olursun." (Orhan Conker’in Atatürk’le ilgili dosyasından).
Sayfa 110 - Kazancı KitapKitabı okudu
ATATÜRK’ün Trablusgarb Harbinde...
nasıl yıldız gibi parla­dığını belirliyen bir başka olayı da rahmetli Celâl Bayar’dan dinlemişimdir: Bayar 1956’da Türkiye Cumhurbaşkanı olarak Libya’yı ziyâret etti. Şeyh Sünnîsiyi Millî Mücadele yıllarından tanıyordu. Şeyh Sünnusî demiş ki: "-Kendisini DERNE Cephesi Kumandanı iken bir çadırın içindeki karargâhında ziyâret etmiştim. Bu yeri tesbit ettirdim. Burada bir Darülfünün (Üniversite) yaptırmak istiyorum. İsmi de GAZİ olacak. Çünkü bu yaşadığımız asırda GAZİ denilin­ ce hatıra gelebilecek ilk isim Gazi Mustafa Kemal’indir. Çanakkaledeki gazasıyla dünyanın kaderini değiştirdi, Millî Mücadeledeki gazasıyla da dünya yüzünde son Türk devleti­ni kurdu. Ben ikisine de şâhid oldum." Görüyorsunuz O’nun 1907 Misak-ı Milli’si ile 1911 Trablusgarb’ın düşman istilâsına uğraması karşısındaki tutumu arasında hiç bir çelişki yoktur ve yine görüyorsunuz ki, içinde bulunduğu her vatan vazifesinde, ardından gidilmeye değer aydınlık yollar mirası bırakmıştır.
Sayfa 30 - Kazancı KitapKitabı okudu
İlim ve fennin dışında mürşit aramak gaflettir, cehalettir, delâlattir.
"Dünyada herşey için, maddiyat için, mâneviyat için, ha­yat için, muvaffakiyet için hakikî mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında mürşit aramak gaflettir, cehalettir, delâlattir. Yalnız ilmin ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhaları­nın tekâmülünü idrâk etmek ve ilerlemelerini zamanla tâkib eylemek şarttır. Bin, iki bin sene evvelki düstûrları, şu kadar bin sene sonra aynen tatbike kalkışmak ilim ve fennin içinde bulunmak, elbette değildir." (1925 Millî Eğitimle İlgili Söylev ve Demeçleri Sahife:21)
Sayfa 80 - Kazancı KitapKitabı okudu
58 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.