Kemalist Devrim'in karşısına, tutucu güçlerin çıkması kaçınılmazdı. Birinci TBMM'de bile, sayıları 120'ye varan bir "muhalefet" grubu vardı. Örneğin, sıtma ve frengi ile savaş yasası çıkarılırken, "hastalığın mikroplar yüzünden değil allah'ın takdiriyle oluştuğu"nu savunuyorlardı.
Kendisi de bir toprak ağası olan Adnan Menderes, kendi menfaatlerini ülke çıkarlarının önüne geçirmiş, kendi düzeni bozulmasın diye Toprak Reformuna sonuna kadar muhalif olmuştu. Nitekim DP'yi kurdu ve iktidarı döneminde, bu ve bunun gibi diğer çağdaşlaşma girişimlerini geri püskürttü. Nitekim Toprak Reformuna "karşı" mücadele, DP'nin kurucuları tarafından önemli kuruluş amaçlarından biri sayılmıştır.
Din temeline dayalı bir devlet, ister istemez "tek doğru"yu temsil ettiğini öne sürer. Bu nedenle de, o "tek doğru"yu kendisi gibi anlayıp yorumlamayana bile hoşgörü göstermez, gösteremez.
Din devletinde, oruç tutmayana, namaz kılmayana, başını örtmeyene baskı yapılabilir, hatta bu nedenden dolayı öldürülebilir. Örneğin Suudi Arabistan'da, dine uyumu sağlama amacıyla, halka baskı yapma yetkisine sahip bir "din polisi" bulunur.
İlk gözlemevi, 1580 yılında -Şeyhülislamın fetvası ile- dine aykırı olduğu gerekçesiyle yıkıldı. Şeyhülislam Ebu İshak İsmail Efendi, kitaplıklardaki astronomi ve felsefe kitaplarını, aynı gerekçeyle attırdı. Felsefe Osmanlıda hep zararlı sayıldı.