Atatürk'ün Din ve Laiklik Anlayışı

Ethem Ruhi Fığlalı

Atatürk'ün Din ve Laiklik Anlayışı Sözleri ve Alıntıları

Atatürk'ün Din ve Laiklik Anlayışı sözleri ve alıntılarını, Atatürk'ün Din ve Laiklik Anlayışı kitap alıntılarını, Atatürk'ün Din ve Laiklik Anlayışı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Din sabittir, değişmez ve evrenseldir; şeriat ise dinamiktir. Din ruh ise, şeriat bedendir; büyür, değişir, ihtiyarlar...
"İslam toplumunun düştüğü zulüm ve yoksulluğun elbette birçok nedeni vardır. İslâm âlemi, dini hakikatlar çerçevesinde Allah’ın emrini yapmış olsaydı böyle bir sonla karşılamazdı. Allah’ın emri çok çalışmaktır. İtiraf ederim ki, düşmanlarımız çok çalışıyor. Biz de onlardan çok çalışmak zorundayız. Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek demek değildir. Zamanın gereklerine göre, bilim, fen ve uygarlığın yarattığı her şeyden sonuna kadar yararlanmak zorunludur. Hepimiz İtiraf etmek zorundayız ki, bu konudaki hatalarımız çok büyüktür. ( 5 Şubat 1923- Akhisar'da yaptığı konuşmasından)
Reklam
Mesela o, daha 1 Kasım 1922'de TBMM'de milli egemenliğin görüşüldüğü tarihi oturumda şunları söylüyordu: "Ey Arkadaşlar! Tanrı birdir, büyüktür...Allah kullarının gerekli olgunluğa ulaşmasına kadar içlerinden seçtiği aracılarla dahi kullarıyla ilgilenmeyi tanrılık gereklerinden saymıştır. Onlara Hz Âdem Aleyhisselâmdan itibaren bilinen bilinmeyen ve sayısız denecek kadar çok nebiler, peygamberler ve resuller göndermiştir. Fakat Peygamberimiz vasıtasıyla en son din ve uygarlık gerçeklerini verdikten sonra artık insanoğlu ile aracılarla temasta bulunmaya lüzum görmemiştir. İnsanlığın anlayış derecesi, aydınlanma ve olgunlaşması, her kulun, Tanrı’nın kendisine verdiği ilhamla doğrudan doğruya ilişki kurmak yeteneğine ulaştığını kabul buyurmuştur ve bu sebepledir ki, Cenâb-ı Peygamber, hâtemü'l-enbiya (sonuncu peygamber) olmuştur ve kitabı, Kitâb-ı ekmeldir. ( en üstün kitaptır)..."
Yüce Allah, Mekke'de ilk inen ayet ve sûrelerde toplumun çözüm bekleyen hayati meselelerinin şirk/ Allah'a ortak koşma, puta tapma, âhirete inanmama, fakirlerin sömürülmesi, ekonomik ve toplumsal ahlâksızlık, topluma karşı sorumsuz davranışlar oldugunu açık ve kısa ifadelerle, ama anlamı derin ve düşündürücü bir üslupla sıkça söyler.
Alanında çalışan bir ilahiyatçı, daha doğrusu bir ilâhiyat öğrencisiyim. Bu süre zarfında öğrendiğim ve doğruya en yakın olduğuna emin olduğum bilgiler ile geleneğin ve zaman zaman da " ideoloji"lerin harmanladığı radikal İslam, birbirleriyle hiç uyuşmuyor; uzlaştırılmaları çoğu zaman da çelişkilerle dolu oluyor.
Sayfa 103 - Atatürk Araştırma MerkeziKitabı okudu
Öte yandan açıkça biliyoruz ki, Kur'an-ı Kerim'in emir ve yasaklarından amaç; başta, ● Adaletin sağlanması [4. Nisa, 58]; ● Zulmün, kötülüğün ortadan kaldırılması [3. Al-i imran, 108]; ● Kolaylaştırma [2. Bakara, 185]; ● Güçlük çıkarmama ve sıkıntıyı giderme [5. Maide, 6]; ● Kamu düzenine (maslahat-ı âmme) itibar'dır. Bu durumda yeni olaylara cevap bulma hususunda, pekalā İslam hukukunun kaynakları yanında kendi tarihimizin olduğu kadar başka ülkelerin tecrübelerinden de istifade etmek mümkün, hatta gereklidir. Nitekim ikinci halife Hz. Ömer, o günkü toplumun hem idari hem de iktisadi ihtiyaçlarına bir cevap olmak üzere, Sasani İmparatorluğu'n da idari bir kurum olan "divan" teşkilatını, "fey" adı altında toplanan cizye, haraç ve ticaret mallarının vergileri sonunda artan gelirlerin Müslümanlara ve gazilere dağıtılması gibi mali ve askeri hizmetlerin yerine getirilmesini düzenlemek için almakta ve Bizans'tan da "vergi" sistemini bazı değişikliklerle benimsemekte hiçbir mahzur görmemişti.
Sayfa 31 - Atatürk Araştırma MerkeziKitabı okudu
Reklam
107 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.