“Atatürk’ün Saklanan Şeceresi “ Ulu önder Gazi Mustafa Kemal’in soy ağacını resmi belgelere ve birkaç kuşaktır günümüze ulaşan akrabalarının anlatımlarına dayandıran sağlam bir kaynak kitap niteliğinde. Atatürk’ün soy konusunu bir Ağabeyimin “Atatürk’ün Dedesi Kimdir?” sorusunu sorması ile başladım konuyu irdelemeye. Çünkü bugüne kadar okuduğum
Atatürk, Adana gezileri kapsamında ( özellikle Hatay meselesi nedeniyle ) Dörtyol'a üç defa gelmiştir. İlk geldiği 16 Ocak 1925'te Halk Fırkası ziayereti sonrasında Askeri Hastahane'ye geldi ve buranın ikinci katındaki balkondan bir konuşma yaptı. Bu sırada Atatürk'e bir portakal bahçesini gösteren yanındakilerden Resul Ağa, Atatürk'e " Paşam, zatıalinizin bu memlekette bir taşı toprağı olmalıdır" diyerek bahçeyi Dörtyollular adına Atatürk'e hediye etmek istedi. Cevap "peki" idi. 17 Ocak günü Dörtyol'dan Adana'ya dönerken, yanındakilere "benim Türkiye'de en sadık dostlarım Dörtyol'dadır" diyen Atatürk, "ölene kadar burada yaşaması" için kendisine bağışlanan evi ve bahçeyi kız kardeşi Makbule Hanım'a vermiştir.
Atatürk'ün dayısı Hasan Ağa'nın oğlu Abdurrahman Aldırma. Mevcut bilgilere göre Abdurrahman Efendi, Haydarpaşa Tren istasyon şefi idi. 1938 yılında Atatürk öldükten sonra tayini Dörtyol'a çıkımıştır. Burada uzun yıllar İstasyon Şefliği'nde Hareket Memuru olarak çalışan Abdurrahman Aldırma, emekli olduktan sonra da Dörtyol'a yerleşmiş ve orada Atatürk'ten Makbule Hanım'a kalan portakal bahçeleri ile uğraşmış, burada vefat etmiş ve burada defnedilmiştir. Abdurrahman Aldırma'nın Metin, Melih ve Mete isminde üç çocuğu bulunuyordu. Aile bugün İskenderun ve Dörtyol'da yeni kuşaklarla devam etmektedir...
Aile şeceresinden gördüğümüz kadarıyla, geniş bir aile yapısı var. Buna karşılık, Atatürk'ün akrabaları pek gündeme gelmedi. Bu durumu siz nasıl yorumluyorsunuz? şeklindeki bir başka soruya da şu şekilde cevap vermiştir:
" Efendim bana göre bu sorunun iki cevabı var: Birincisi monarşik bir haneddan yerine, Cumhuriyet'i kuran ve uygulamak üzere verdiği her karar için, milleti temsil eden Meclis iradesini daima yanına almakta çok titiz davranan Atatürk'ün kendi ailesinin öne çıkmasından ve adeta başka bir tür hanedan görüntüsünden kaçınmak istediğine dair bilgimiz var. İkincisi ise, Atatürk'ün soyundan gelmiş olmanın tek başına bir övünme vesilesi olmaması gerektiğini düşündük daima. ATA'nın soy ağacında bulunmanın ilave sorumluluklar getirdiğine ' biz akrabasıyız ve ona layık olmayı başarabildik ' diyerekten ortaya çıkabilmenin, çok uzun ve ince bir yol olduğuna inanarak yetiştik.
Ali Rıza bey'in ölümünden sonra; Annesi Zübeyde Hanım'ın Ragıp Bey ile yaptığı ikinci evliliğe tepki gösteren Mustafa Kemal'in evi terk ederek yanında kaldığı Horhor ( Horhorsu ) Mahallesi'nde oturan halası Emine hanım bu halasıdır.
Mustafa: Ali Rıza Efendi'nin erkek kardeşi. Makbule'nin anlatımına göre Ali Rıza Efendi " küçükken kardeşi Mustafanın salıncağını sallarken onu düşürüp ölümüne sebep olmuş... Kardeşinin hatırasını yaşatmak için ağabeyime Mustafa adını koymuştur."
Atatürk'ün baba soyu; dedesi Kızıl Hafız Ahmet Efendi, büyük amcası Kızıl Hafız Mehmet Emin Efendi ve büyük halası Nimeti tarafından günümüze kadar devam etmiştir.
Atatürk'ün Annesi Zübeyde Hanım'ın soyu da yine 1466'larda Konya/ Karaman yöresinden Rumeli'ye göçürülen ve o dönemde Vodina Sancağı ( şimdi Yunanistan'ın Edessa şehri )na bağlı Sarıgöl nahiyesine yerleştirilen ve geldikleri yörenin adına izafeten Rumeli'de "Konyarlar" diye bilinen Yörük/Türkmen grubuna mensuptur. Aile sonradan Selanik yakınlarındaki Lankaza ( Langaza )'ya, oradan da Selanik'e göç etmiştir. Zübeyde Hanım 1857'de burada dünya'ya gelmiştir. Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanımın babası Sofu zade Feyzullah Efendi üç kez evlenmiştir.