Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri

Cemal Granda

Featured Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri Posts

You can find Featured Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri books, featured Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri quotes and quotes, featured Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri authors, featured Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri reviews and reviews on 1000Kitap.
Atatürk ve Coğrafi Keşifler
Atatürk,yanında bulunan Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'a: "Bu mösyö kimdir ? " diye sordu.Tevfik Rüştü Aras da: "Paşam,Amerikan gazetecisidir."deyince tanıştırılmasını istedi.Tanıştırıldılar.Atatürk'le yabancı gazeteci arasında Fransızca olarak şu konuşma geçti: "Hangi ırktansınız ?" diye sordu. "Amerikalıyım." "Hayır,siz Amerikalı değil Türksünüz."diye karşılıkta bulundu. Amerikalı önce şaşırmıştı.Aralarında bir anlaşmazlık olduğunu sanarak ilk sözünde diretince Atatürk: "Kristof Kolomb'dan elli yıl önce Türkler Amerika'yı keşfetmişler."diye başlattı anlatmaya.Amerikalı can kulağıyla dinliyordu.Atatürk buna örnek olarak müzelerimizde ceylan derisinden yapılmış haritalar bulunduğunu,Amerika'ya giderken rastlanan Karaip Denizi'ndeki Kayık Adaları'nın Türkçe olduğunu,bunlardan en büyük olanının "Büyük Türk"adını taşıdığını,buradaki ahaliye Türk denildiğini,Kayık kelimesinin onlarda da bizde de sandal anlamına geldiğini,Kanarya Adaları'nın adının "Kanari"olarak yazıldığını,Kari'nin bizim Türkçe'de Kanarya kuşu olduğunu anlattıktan sonra Amerikalıya: "Siz Amerikalılar Orta Asya'dan hicret ettiniz.Olsanız olsanız Türk olabilirsiniz."diye sözlerini bitirdi.
Fotoğrafçının köpeği foks,Atatürk'ün köpeği oldu.Foks aşağı,Foks yukarı derken hayvan büyüdü.Adının nereden geldiğini,kimin taktığını pek hatırlamıyorum. Foksun ilk sahibi Hasan Efendi,Atatürk'ün çok fotoğraflarını çekmişti.Bu fotoğrafların camlarını ve Araplarını bir sandık içinde saklıyordu.Atatürk'ün ölümünden üç dört yıl sonra çıkan bir yangın sonunda ahşap eviyle birlikte sandık da kül oldu.Böylece bugün bir tarih hazinesi olacakl Atatürk'ün en güzel fotoğraflarını da yitirmiş olduk.
Reklam
Anlattıklarına göre II. Abdülhamit'e genç subaylar el öpmeğe gelirmiş. Padişah el vermez, bir paçavra sallar, gelenler onu öperlermiş. Bir gün huzura genç bir subay çıkmış. Paçavra falan öpmemiş. Bir selâm çakıp, soldan geçmiş. Padişah : — Kim bu adam? Diye sormuş. — Mustafa Kemal... Demişler. — Sürün bu adamı...
“Vatandaşlarım... Buna rakı derler. Vaktiyle padişahlar gizli içerlerdi. Ben açık içiyorum. Siz de benimle beraber içiyorsunuz. Karşılıklı içiyoruz. Hepimiz eşitiz. Benim için rakı içer, şunu bunu yapar diyorlar. Ben bunların hepsini yaparım... Hepsi doğrudur. Neticede unutmayın ki, ben de sizin gibi in­sanım. Sizinkinden bir fazla değildir yaptıklarım…”
Artık yalnız gramofon dinliyor ve düşünüyordu. Biraz önce burasını neşeye boğan misafirler, yiyip iç­mişler, birer ikişer başlarını alıp çekilip gitmişlerdi. Hepsinin evinde bir bekleyeni vardı. Çoluğu, çocuğu, eşi, anası, babası... Atatürk ise sadece düşünceleriyle başbaşaydı. Koca köşkte yapayalnızdı.
Can kulağıyla dinlediğim konuşma, Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'na başlayış hikayesiydi. Atatürk son padişah Vahdettin tarafından Saraya çağrılmıştı. Kabul sırasında Vahdettin ilk olarak ona şu soruyu sormuştu: -"Şu gördüğünüz düşman gemilerini buradan nasıl çıkarabilirsiniz?" -"O gördüğünüz zırhlılar karada yürümez" -"Peki bu işi nasıl başarabilirsiniz?" -"Emredersiniz" -"Ne yaparsanız yapın, fakat bunları buradan kovun..." ve kendisine şu görevi veriyor: -"Yanınıza çalışabileceğiniz maiyetinizi alınız. Samsun'a hareket ediniz. Yarın Bandırma Vapuru hizmetinize hazırdır. Şark vilayetleri askeri müfettişi olarak yola çıkın. Allah yardımcınız olsun..." Padişah Atatürk'ün elini sıkıyor. O da saraydan ayrılıyor. Çürük Bandırma Teknesi Karadeniz'in azgın dalgaları arasında yol alırken işgal kuvvetleri işi haber almış fakat çok geç kalmıştır. İngiliz zırhlıları Bandırma Vapuruna yetişemeden Atatürk Samsun'a ayak basmıştır.
Reklam
340 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.