Ne biliyordu ki? Acının gölgesini, kırmızı rengini, titrek yankısını.
Gerçek şeyi bilmiyordu, alevini, ürpertisini, ani sıcaklığını, bedenin sözsüz şaşkınlığını.
Seni kurtarmak, yeniden dünyaya döndürmek, parçalanmış zavallı kemiklerini birleştirip seni bir araya getirmek istedim. Ama tek becerdiğim ölümünü hızlandırmak oldu.
Bahçelerin içinde yapraklarını döken çınarların altında çocuklar oynuyor, sesleri sana anılar gibi ulaşıyor. Sonsuza dek yaşayacağını, sonsuza dek genç kalacağını sanıyorsun.
Seni kurtarmak, yeniden dünyaya döndürmek, parçalanmış zavallı kemiklerini birleştirip seni bir araya getirmek istedim. Ama tek becerdiğim ölümünü hızlandırmak oldu.