Annemin sözü hiç geçmezdi. Gerçekten hiç geçmezdi. O zamanlar öyleydi bu işler. Erkekler özgürlüklerini iste dikleri gibi kullanabiliyorlardı. Peki, ya kadınlar... Ah, şu kadınlar! Dokuzda eve, on ikide yatağa.
Mağlup bir ordunun ve kaybedilmiş bir davanın temsilcileriydik. Birincisini silahlarımızı teslim ettiğimizde anlamıştık. İkincisini zamanla öğrenecektik.
Neredeyse herkes katılıyordu kurslara. Amaç yeni bir şeyler öğrenmek değildi sadece; daha önemlisi birlik bütünlüktü ve dikkatimizi dış dünyadaki gelişmelerden ve şahsi kaderimizle ilgili belirsizlikten başka taraflara çekmekti.
Çocuklu bütün kadınlar kamyonlara yüklenip bilmediğimiz bir yere nakledildiler. Oğlum yanımda olmadığı için sevinçten havalara uçacak gibi oldum. Kamptaki dördüncü günümde ölümlerden ölüm beğeniyordum, ama onuncu günün akşamı halen hayattaydım.