“İçinde bulunduğum tehlikeyi daha önce düşünmüş müydüm? Daha doğrusu, bana ‘sunulan’ bu avın kendi avım olduğunun bilincinde miydim? –Bilincinde olmak?
Büyük söz!– Sanmıyorum. Yoksa bu çağrıyı böylesi bir gönül rahatlığıyla kabul eder miydim?”
Az önce kalktığım koltuğa. Sıcaklığım yitmemişti koltukta. Aradığım, yıllar yılı arayıp bulamadığım sanki buydu. Bu sıcaklık. Kendimin. Belki tam bu değildi. Ama ona yakın bir şey. Bir şey? Neydi?