Avrupada Hümanizma ve Rönesans Kültürü

Charles G. Nauert

Newest Avrupada Hümanizma ve Rönesans Kültürü Quotes

You can find Newest Avrupada Hümanizma ve Rönesans Kültürü quotes, newest Avrupada Hümanizma ve Rönesans Kültürü book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
12. yüzyılda Priscianus’u İtalyan öğrencilerin gereksinimlerine uygun bir duruma getirmek için bazı girişimlerde bulunuldu ve bazen Donado ama daha çok lanua (=eşik) diye adlandırılan ve soru-yanıt biçiminde düzenlenmiş bir me­tin kullanılmaya başlandı. Elyazmalarındaki dilbilgisi incelemesi, or­taçağ ve erken Rönesans dilbilgisi uzmanlarının öğrencilere klasik Latinceden çok çağdaş İtalyancaya öykünen açık seçik bir üslupta basit bir Latince yazmayı öğrettiklerini göstermektedir. Bundan do­layı çocuklar yerel İtalyan dilindeki sözcük düzenine bağlı kalan bir Latince öğrendiler; diğer bir deyişle, bugün ortaçağ Latincesi deni­len bir Latince öğrendiler. Düşünsel yaşamı yeni Paris Üniversitesi’ne odaklanmış olan çağdaş Fransa’nın, İtalyan okulları üzerinde dik­kate değer bir etkisi olmuştur. Fransız öğretmen Villedieu’lü Alexander’ın 1199’da yazdığı şiirleştirilmiş dilbilgisi kitabı Doctrinale’in yay­gın olarak benimsenmesi bunu yansıtmaktadır. Yazınsal hiçbir de­ğeri olmayan komik Latince dizeleri, klasik olmayan söz varlığı ve üslubuyla bu kitap sonraları çağdaş akademik Latincenin “barbar­ca” üslubundan bu kitabı sorumlu tutan hümanistler için bir alay konusu haline geldi.
Salutati hümanist metin ve dil bilginliğinin standartlarını da geliştirdi. Metin düzeltme çalışmasında etkin oldu. Birkaç önceli gibi Salutati de, Latince üslubun eski çağlarda bile değişmiş olduğunun farkındaydı. Örneğin, geç antikçağda, doğrudan hitapta kullanılan ikinci tekil şahıs adılı tu’nun yerine daha resmi, çoğul vos biçiminin geçmiş olduğunu gösterdi. Bu değişiklik birçok modern Avrupa di­line taşındı
Reklam
Petrarca, Roma’nın dü­şüşünden sonraki bütün tarihsel dönemi “karanlık çağ” olarak tanım­ladı. Petrarca bugün bizim ortaçağ dediğimiz bu klasik sonrası ya da “modern” çağı karanlık bir çağ olarak tanımladığında, bir barbarlık, bilgisizlik, düşük kültür çağını kastetmişti. Ortaçağ binyılına ilişkin bu tartışmalı ve belli ki yetersiz betimleme
Hümanizma’nın yaygın öneminin sırrı çözülmemiş du­rumdadır. Eğer ortaçağ var olan klasik yazının önemli bir bölümü­ne zaten sahipse ve zahmete girmiş olsa geri kalanın büyük bölü­müne de sahip olabilecek idiyse, yalnızca “klasiklerin yeniden keşfi”nin, hatta Yunan klasiklerinin yeniden keşfinin Rönesans Hümanizma’sında belirleyici öğe olması olanaksızdır.
Batı Avrupalıların Yunan dili ve yazınını yeniden kazanmaları 13.yüzyılda da 15.yüzyıldaki kadar kolay olabilirdi ama bu fırsattan yararlanmadılar. 15.yüzyıl başlarında hümanistlerin “yeniden keş­fetmekten” gurur duydukları az sayıdaki Latince elyazması ortaça­ğın zirve döneminde hep hazırdaydı ama “keşfedilmemişti”; yani, pek az okur bunların varlığından haberdardı. Gerek klasik Latince, ge­rekse de klasik Yunanca örneğinde olsun, 13.yüzyıl başlarıyla 15.yüzyıl başları arasında bir şeyler değişmişti. Bu, düşünce biçiminde, değerlerde gerçekleşen bir değişiklikti ve bezdirici de olsa klasik dil­lerde yetkinlik kazanmayı ve klasik metinlerin yayılmasını zahme­te değer kılmıştı.
Kristeller
İtalyan hümanistler genelde ne iyi ne de kötü düşünür­dürler; düşünür değildirler
Reklam
31 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.