İslam alimleri ile batılı aydın karşılaştırması yapıyor İlhan Arsel.Batılı aydın sayesinde aydınlanma cağına gelindiğini ve bu gelişme için batılı aydınların çektiği sıkıntıları örneklerle gözler önüne seriyor.Bruno'dan Kepler'e,Volteir'den Russel'a sayısız örnek var.
Benim anladığım şu,İslam medeniyetinde aydın tanımına uygun bir tane insan yok.En aydın dediklerimiz bile şeriattan yana,dolayısıyla kafadan yok sayılmalı.Sadece bir donem var Mu'tezile denen,bir tek o dönemde sıkı sorgulamalar yapılıyor ancak onların da canını çok yakıyorlar.
Bir çok islam alimi diye bize tanıtılan yazarların aslında bilgilerini antik yunandan aldıklarını kanıtlıyor.Öyle ki meşrutiyet dönemi aydınlarının bile içinin boş olduğunu iddaa ediyor.
Islam alimlerinin bilerek halkı cahil bıraktığını,onların sömürülmesine olanak tanıdıklarını kanıtlamaya çalışıyor.Hele Gazali'nin altından girip üstünden çıkıyor.
Orta çağ denilen karanlık dönem de bile batılı aydınların cesurca bağırdığını görmek beni şaşırttı.Bu uğurda yani halkı aydınlatmak için,insan sevgisini on plana çıkarmak için çok acılar çekilmiş,hala çekiliyor.Deger mi,bilmem...
Ilhan Arsel'in Şeriat ve Kadın kitabında olduğu gibi bunda da çok tekrar var bu durum beni fazlasıyla sıktı ancak sonunu getirebildim.
Böyle cesur yazarlar ihtiyacımız var.