Aydınlanmanın Keşif Araçları Sözleri ve Alıntıları
Aydınlanmanın Keşif Araçları sözleri ve alıntılarını, Aydınlanmanın Keşif Araçları kitap alıntılarını, Aydınlanmanın Keşif Araçları en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ahlak, köken olarak h-l-k kökünden gelir. Bu da yaratma demektir. O halde ahlaklı olmak, iyi olanı yaratmak demektir. Ahlak, bir duruş ve inanışa göre değil, eyleme göre bu niteliği kazanır.
Zaman, Allah'ın dışındaki her şey olarak tanımlanan âlemin yaratılmasıyla işlemeye başlayan bir "birim"dir. Bu durumda ezelde zaman yoktur.Bu durumda Allah , âlemi yaratmadan önce ne yapıyordu, şeklinde sorulan bir soru anlamsız olmaktadır.Zira öncelik sonralık gibi birimler,sadece zaman-mekan içinde söz konusu edilebilmektedir.
1. Duyu organlarıyla algılamanın gerçekleştiği ''tecrübi'' düzey
2. Algıladıklarımızı anlamaya ve açıklamaya çalıştığımız ''zihinsel'' düzey
3. Önerme haline getirmeye çalıştığımız anlayış ve açıklamalarımızın doğruluk ya da yanlışlığını test ettiğimiz ''akli'' düzey
4. Rasyonel olduğuna karar verdiğimiz bilginin bize bir sorumluluk yüklediği bilinç ve farkındalıkla ''eylemde bulunma'' düzeyi
Vahyin içeriğinde hem peygamberin yaşadığı toplumsal şartların gerçekliği (realizm) hem de bu toplumsal şartları aşma arzusu (idealizm) birlikteliği vardır.
Tanrı söz konusu olunca, kullanılan dilin sözle anlatmaktan daha çok sembolik ve mecazi bir anlatıma kayması ise Tanrı'nın farklı bir varlıksal düzlemde bulunmasının zorunlu sonucu olarak görülmelidir.
Bilimin ne olduğunu ve bilimsel alanla ilgili kavramların nasıl işlediğini bilmeyen bir kimsenin, bu alanı anlamasının olanaksız olması gibi, dinin tamamen dışında olan insanların da dini terim kavramları anlamaları ve yorumlamaları olanaksızdır.
Dış dünya hakkındaki bilgimizin, başka bir ifadeyle Tanrı'nın varlığını temellendirdiğimiz zemine dair bilgimizin sürekli değişiyor olması, O'nun varlığını oturtacağımız zeminle ilgili olarak da ciddi sorular ortaya çıkaracaktır.
Tabiatta olup bitenlere iyi ya da kötü nitelemelerini atfeden biziz. Kötülüğün mahiyeti, varlıkların karakterlerinin karşılıklı olarak birbirine engel olmasıyla ilgilidir. Dolayısıyla kötülük, varlıklar arasındaki ilişkinin bir niteliğidir.
Allah tasavvurunu salt rasyonel bir zemin üzerine kurmak risklidir. Zira insan, sadece rasyonel bir varlık değildir; tecrübe eden, duyguları olan bir varlıktır. Aklının kesinlik, kalbinin tatmin duygusuyla donanması gerekir. Ve Allah'a olan ihtiyacı da bu son iki noktada zirveye çıkmaktadır.
Salt rasyonel düşünce ve aklı Tanrı tasavvurunun kaynağı olarak tuttuğumuzda şöyle bir tabloyla karşılaşma ihtimali oldukça yüksektir: Her şeyden önce, modern düşüncede akıl ya da nedenin(reason) öyle geniş ve büyük bir nüfuz alanı vardır ki hiçbir şeyi dışarıda bırakmaz. O her şey için neden, dahası yeter nedendir. Bu haliyle aklı öne çıkaran modernitenin sunduğu insan, oldukça tek boyutlu, sadece düşünen, soğuk, bir o kadar da cılızdı. Böyle bir aklın keşfedeceği Tanrı da bütünüyle uzak, soyut ve soğuk bir Tanrı'ydı. Halbuki insan, sadece düşünen, aklına dayalı olarak mantıki çıkarımlarda bulunan bir varlık değildir; aksine ahlaki ve estetik değerleri olan, düşünmesinin yanında inanan ve eylemde bulunan bir varlıktır. Felsefe, insanın düşünen yönünü temsil ederken; teoloji, insanın inanan, irade eden ve eylenen boyutunu öne çıkarmaktadır. Bunun için de modern felsefenin 'Düşünüyorum, öyleyse varım' düşüncesini, 'İnanıyorum, irade ediyorum, eyliyorum öyleyse varım' a dönüştürme peşindedir. Aksi halde, eylemin olmadığı alanın dinselliğine şahitlik edecek objektif kriterler ve bireyler yaratmak mümkün olmaz.