Aylık Baran - Sayı 18 (Ağustos 2023)

Aylık Baran
YALAN TARİH NE ZAMAN SUSACAK?..
- "Halâ resmi tarihin aldatmacasıyla bir nesil daha uyutuluyor. Hakiki tarih ne zaman yazılacak?" - "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çalışmalarını, projelerini beğeniyorum, yalnız eğitim hususundaki çalışmalarını başarısız buluyorum. Hep bakanlar değişiyor; fakat müfredat bir türlü değiştirilmiyor. Tarihçi olduğum için biri, evladı tarihi öğrensin diye bana getirdi. Okullarda okutulan tarih kitabını getirdi. İçler acısıydı kitap. Benim bildiklerimle buradakiler bambaşka şeyler. Dedim ki, “Evladım ben kendi bildiğimi anlatırsam sana, sen derste sıfır alırsın.” Geçen sene ortaokulların ve liselerin tarih kitaplarını topladım, kitaplardaki yanlışları belgeleyeyim, raporlayım, Milli Eğitim Bakanlığı’na sunayım diye. Ki bakanlık bu kitapları yeniden yazdırsın. Bugün ders kitaplarımızda tarih diye bir şey yok. Basit tarih konuları işlenmiş. Çocuklara tarihimizi, geçmişimizi öğretemiyoruz, şuurlandıramıyoruz..."
Sayfa 38 - 39, M. Taha İnci'nin Tarihçi Yazar Şükrü Altın'la "Sürgündeki Son Halife, Abdülmecid Efendi" isimli eseriyle alâkalı yapılan, "Bugün ders kitaplarında gerçek tarih yok!" Başlıklı MülâkatKitabı okudu
HİLÂFET İÇİN CİHAD EDENLER...
- "Hilâfetin kaldırılmasının Müslümanlara veya İslâm âlemine nasıl etkileri oldu? - "Hilâfet İslâm âleminin çimentosuydu. Bugün iki milyar nüfusumuz var ama başımız yok. Hristiyan aleminin başında Papa var ve sözü senettir. Maalesef bugün imamesi kopmuş bir tesbih gibi kaldık. Hilâfeti meclis kaldırdıktan sonra Kahire’de yeniden hilâfet makamını kuralım diyenler çıktı, kendini halîfe ilân edenler oldu. Pakistan’da hilâfeti kuralım diyenler oldu, çünkü İstiklâl Savaşında hilâfeti kurtarmak için Pakistanlı, Hintli, Afgan Müslümanlar Anadolu’ya savaşmaya gelmişti, yüzüklerini çıkarıp parmaklarından Osmanlı hilâfeti kurtulsun, devlet korunsun diye göndermişlerdi gençleri. İslâm coğrafyası hilâfete böylesine bağlıydı. Bu bağlılık Abdülhamid döneminde çok etki gösterdi. Abdülhamid bunu çok güzel değerlendirdi. Birinci Cihan Harbinde hilâfet makamının sahibi Osmanlı 1914’te savaşa girerken Fatih Camii’nin balkonunda halifesiyle cihat ilan etti. İngilizlerin Arap coğrafyasında Osmanlı’nın hilâfet makamından korkarak savaştılar. Çünkü herkes haçlılarla savaşırken hâlife adına savaşıyordu, İslâm uğruna savaşıyordu. Hâlifeliği ortadan kaldırınca Müslümanların dünyaya etkisi de bitti. Taşı toprağı gitmedi sadece; düşüncesi, tarihi, dili de gitti. İslâm coğrafyasında birlik, beraberlik ve güç de gitti. Bu sebepten İslâm coğrafyası Batı’nın tasallutu altında. İslâm âleminin birleşmemesi için her türlü oyunu kuruyorlar..."
Sayfa 37 - 38 M. Taha İnci'nin Tarihçi Yazar Şükrü Altın'la "Sürgündeki Son Halife, Abdülmecid Efendi" isimli eseriyle alâkalı yapılan, "Bugün ders kitaplarında gerçek tarih yok!" Başlıklı MülâkatKitabı okudu
Reklam
AYNADAKİ CANAVAR!..
Evvelâ hayvanî insiyakla hareket edip de insan gibi muamele bekleyenlere layığınca muamele ederek başlayalım. Hayvan gibi hareket edip de insan gibi muamele beklemeye sebeb olan şu tılsımı bir ortadan kaldıralım. Aynaların üzerine örtülmüş olan gaflet örtülerini bir kaldıralım ve herkesi kendi hâl ve hakikatiyle bir yüzleştirelim. Ondan sonra da görelim bakalım, aynadaki canavar aksinden memnun olan kim varmış?
Sayfa 4 - Ömer Faruk Akcebe, Frankensteinlaştırılmak İstenen ToplumKitabı okudu
AHLÂKSIZLIK KANSERİNİN ÇARESİ...
Şimdi, bünyeyi içten içe kemiren bir kanser ile karşı karşıyayız ve hâlen tecavüz gibi, ırza geçme gibi işin yalnız cildin sathında çıban gibi baş veren emarelerine takılmış kalmış bulunuyoruz. Bu çıbanın tedavi edilmesini istiyorsak, daha derinlere inmek zorundayız. Öncelikle ahlâk kanseri olduğumuzu kabul etmemiz, ardından da derinlemesine tahlillerle bir tarih muhasebesine başlayıp doğu batı muhasebesi yapmak ve bunları yaparken çeşidini teşhis ettiğimiz kanserin cinsine göre esas, usul ve gayeler belirleyerek tedavimizi gerçekleştirmeliyiz. Hülasa, şeklen –halen- muhafaza edebildiğimiz insanlığımızın muhtevasını da insanlaştırmamız gerekmektedir; yeniden insan olmakla ancak bu hastalıktan ve onun tezahür eden emarelerinden kurtulabiliriz. Yoksa yargıya, bu hastalığın neticesi olan “çıbanları” sıktırmak aslî bir tedavi metodu olamaz; olsa olsa zaman kaybettirici ve bu arada hastalığı daha azmettirici bir saik olur. Ahlâkın müesseseleşemediği yerde hukuk da olmaz, cemiyet de olmaz, devlet de olmaz. Yalnız ferdlerin kendi başına buyrukluğuna eşlik eden bir ahenksizlik olur ki; bunun neticesi de hayvanî insiyaklarla hareket edip, insan gibi muamele görmeyi bekleyen hedonist, sapkın, kimi zaman manyak, menfaatperest, anlayışsız, faziletsiz hilkat garibelerinin türemesidir.
Sayfa 4 - Ömer Faruk Akcebe, Frankensteinlaştırılmak İstenen ToplumKitabı okudu
İDRAKLERİ İĞDİŞ EDEN ....İZM!
Kemâlizm, İslâm’a olan düşmanlığı dolayısıyla ilk olarak Müslümanlara yöneldi ve batıcılık mikrobunu cebren insanımıza zerk etti. Bu mikrob her ne kader zehri şifaya tahvil etmekte mahir vücudlarda beklenen tesiri gösterememiş ve hatta bünyenin bağışıklık sisteminde aşı tesiri yapmışsa da, cemiyetimizin büyük bir çoğunluğunda evvelâ idraklerin iğdişine, ardından da bundan dolayı şuur kaybıyla beraber reflekslerine teslim olunmasına vesile oldu. Bununla beraber işçide işçi, işverende patron ahlâkı; esnafta esnaf, müşteride müşteri ahlâkı; iktidarında iktidar, muhalefetinde muhalefet ahlâkı; çocukta çocuk, ailede aile ahlâkı; öğrencide öğrenci, öğretmende yetiştirici ahlâkı; gazetecisinde gazeteci, köşe yazarında köşe yazarı, okurunda okur ahlâkı; çiftçisinde çiftçi, çobanında çoban; velhasıl insanında insan ahlâkı ortadan kalktı. İnsanı hayvandan ayıran başlıca amillerden biri olan şuur ortadan kalkınca, tabiî bir şekilde insanî faziletler yerini bir bir rezaletlere yani hayvanî insiyaklara bıraktı. Buna mukabil hayvanlaştıkça, insanî bir şekilde muamele görme arzusu da ters orantılı bir şekilde arttı.
Sayfa 4 - Ömer Faruk Akcebe, Frankensteinlaştırılmak İstenen ToplumKitabı okudu
HANGİMİZ DAHA MÜRTECİ?!.
Senelerdir Türkiye’deki belli kesimin dilindedir, “1400 yıl önceki fikirlere göre mi yaşayacağız?” cümlesi. İyi de, sen 1400 sene evvel gelen, tüm zaman ve mekâna indirilmiş olan “Mutlak Fikir”e uymayı gericilik addederken, Hazret-i İsa’dan evvel hâkim/trend olan bir fikre, yani aklın gücünü, ferdî menfaati her şeyin üzerinde gören bir anlayışa ittibâ ederek mi ilerici oluyorsun?
Sayfa 3 - Ömer Faruk Akcebe, Frankensteinlaştırılmak İstenen ToplumKitabı okudu
Reklam
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.