Eskiden “Nasılsınız Muharrem Bey?” sorusu ile karşılaştığında Muharrem Bey pek de üstünde durmadan “Sağ olun, iyiyim,” gibilerden kaçamak bir yanıt verirdi. “Sizi sormalı.”
Son günlerde ise bu tür sorulara dıştan yine aynı biçimde karşılık vermekle birlikte, içinden kendisinin nasıl olduğunu düşünmeden edemiyordu.
Gerçekten nasıl olduğunu onlara söylemek isteseydi, değişik zamanlar için değişik yanıtlar vermesi gerekecekti.
Sözgelimi aynaya baktığında yaşlı, emeklilerin gittiği o loş kahvede içine kapanık, kalabalık otobüslerde tedirgin, gürültülü caddelerde ürkek, yokuşu tırmanırken yorgun, yemekte iştahsız, yatağına girdiğinde üzgün ve yalnız olduğunu söylemek zorunda kalacaktı.
Ama belki de tek söyleyebileceği sadece bir tek şey vardı, o da çoğunlukla mutsuz olduğuydu.
Sorunumu abarttığımı, sizi kendime acındırmaya çalıştığımı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Duygularımı nerden bileceksiniz? Bütün iyi niyetiniz ve insancıl ilginizle istediğiniz kadar anlamaya çalışın, boşuna!