Safa İle Merve Arasında Bir Ömür
“Asır tereddüt ediyor...”
Peyami Safa
Türkiye iki asırdır tereddüd içinde bocalayan bir toplum.
Ne Batılı olabildik, ne Doğulu kalabildik. İki yüz yıllık çabanın bizi getirip bıraktığı yer, Şerif Mardin'in deyimiyle “çift milletli bir toplum” oldu. Laiklikle dindarlık, demokrasiyle despotizm, alafrangayla alaturka, modernizmle gelenek arasında bocalayan, tereddüd geçiren bir toplum.
Türkiye'nin son iki yüz yıllık geçmişi bir tereddüdün tarihi: ne o, ne bu!
Peyami Safa da böyle bir toplumda büyümüş yetişmiş bir aydın. Babası Servet-i Fünun dönemi şairlerinden, İsmail Safa. Babasının erken yaşta vefatı ile yetim kalınca kendi kendisini yetiştiren, dil öğrenen Peyami Safa, hemen her Türk aydını gibi arada kalmış, kafası karışık: 1930'lu yıllarda Kemalist dozu yüksek bir milliyetçilik, 40'larda bir miktar faşizan, 50'lerde daha ılımlı ve demokrat. Ve ölümüne yakın iyiden iyiye muhafazakar.
“Ben ve benim olduğum zümre de tereddüt içindeyiz... Bütün sanatkar dediğimiz sınıf ve münevver dediklerimiz hep tereddüt geçiriyorlar: inanmakla inkar arasında tereddüt; ferdi ve içtimai temayüller arasında tereddüt...” (Peyami Safa)
Fakat o, kuşku ve tereddüdü “zekanın en sivri noktası” olarak tanımlıyor. Ona göre “öteden beri zeki adamlar tereddüt etmişlerdir.” Bir ölçüde doğru: kuşku inancı diri tutar.
Tereddüd eden, arayan bir zeka karar vermiş, rahatlamış bir akla göre daha uyanık ve şuurlu!
2 Nisan 1899'da doğan Peyami Safa, geleceği konusunda çok umut bağladığı oğlu Merve Safa'nın yedek subaylığını yaptığı Erzincan'daki ani ölümünden dört ay sonra vefat etti. Ömrü kalem kavgaları ve fikri krizlerle geçen Peyami Safa'nın vardığı son durak “Mistizm” oldu. O, iyi ya da kötü bir karara varmıştı.
Peki Türkiye iki asırdır içinden geçtiği “tereddüd çağından” ne zaman kurtulacak?
Ayraç Dergisi değerli okuyucularıyla birlikte 90. Sayısını yayımlamanın mutluluğunu yaşıyor.
Keyifli okumalar.