Kitaplar yaşlılığımda ve yalnızlığımda avuturlar beni...İnsan hayatı denen bu yolculukta benim bulduğum en iyi nevale kitaplardır ve ondan yoksun anlayışta insanlara çok acırım.
Montaigne
Acının kendi başına bir değeri ve anlamı yoktur. İşte orada, içimizde durmaktadır. Boğazımızda bir düğüm, midemizde bir yumru, başımızda bir kazan gibi. Acı, ancak sembolize edildiğinde yani dile geldiğinde ve akabinde başka bir zihin tarafından anlamlandırıldığında değer kazanır. Acı söze döküldüğünde kendi gerçekliğinden çıkar ve sindirilmeye hazır hale gelir. Bu, acıyla yegane başa çıkma stratejisidir. Öyleyse: sembolize edilemeyen şey(acı), metabolize edilemez(sindirilemez).
Kayıp, bedensel de ruhsal da olsa sevilen bir nesnenin yitimi demek olup bizde bir kopuş yaratır ve bizi acıya gark eder. Her acı, aşk acısıdır öyleyse. Çünkü her acıda sevilen bir şey yitirilmiştir.
Ölenle ölünmez. Çünkü kendimizi hep biraz daha fazla severiz. Gerçek, budur. Lakin uygunsuz bir gerçek değildir bu. Yaşamın devinimi böyledir. Ölenle ölmeyiz ama dışarıda ölenin içimizdeki durumu nicedir? İçeride de ölür mü o kişi/şey?
"Savaşta, barışta kitapsız yola çıktığım olmaz... Ömür boyu yanı başımda, her yerde elimin altındadır. Kitaplar yaşlılığımda ve yalnızlığımda avuturlar beni. İnsan hayatı denen bu yolculukta benim bulduğum en iyi nevale kitaplardır ve ondan yoksun anlayışta insanlara çok acırım."
Sayfa 5 - Ömer Faruk K./Montaigne DenemelerKitabı okudu