Azizler ve Alimler

Terry Eagleton

En Eski Azizler ve Alimler Gönderileri

En Eski Azizler ve Alimler kitaplarını, en eski Azizler ve Alimler sözleri ve alıntılarını, en eski Azizler ve Alimler yazarlarını, en eski Azizler ve Alimler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsan kaçınılmaz olana karşı çıkmadıkça, kaçınılmazın ne kadar kaçınılmaz olduğunu bilemez ki.
Yine V işareti yapan Wittgenstein, "Bu, bütün dillerin içsel biçimini ortaya koyuyor," dedi. "Bu hareket neyi yansıtıyor,Russell? Hiçbir şeyi. Bunun arkasında başka şey yok, yalnızca neyse o. Bunun anlamını, son kertede, onu yaparak kavrıyorum." Ve yine yaptı. Sonra, sesini sır veriyormuşcasına alçaltarak, meslektaşına doğru eğildi. "Bundaki dayanılmaz gizi görüyor musun? Herşey tam da olduğu gibidir: Herşey olduğu gibidir, başka biçimde değildir." Russell kendini zorlayarak, düşüncelerini dik göğüslü genç kadından uzaklaştırdı. "Senin derdin, Wittgenstein," diye mırıldandı bezgin bezgin, "felsefenin günlük hayatla ilgisi olduğu yanılsamasından kendini kurtarmayı bir türlü becerememen."
Reklam
Russell, bileğini Wittgenstein'ın kuvvetli ellerinden kurtarıp,soğuk soğuk, "Hayat bilmecesini çözdüysen, niçin kendini öldürmeye bu kadar can atıyorsun?" dedi. "Herhalde cevaptan hoşlanmadığım için. Bu, bana yapacak bir şey kalmadığı anlamına geldiği için. Bir mesleğim yokmuş gibi geliyor bana. Felsefe! Hamal da benim kadar felsefe biliyor. Bildiğini bilmiyor, ama işte bunun için biliyor. Hamal basit biridir, Russell. Basit olmak nedir? Bir süpürge basit midir? Yoksa, sapı ve fırçası var diye karmaşık mıdır?"' "Yine felsefe yapıyorsun," dedi Russell, kendine biraz daha şarap koyarak. "Felsefeden tıpkı bir filozof gibi tiksiniyorsun.Düzüşmekten gına getirmiş kart bir orospu gibi konuşuyorsun." "Metafizik karşıtı, Russell," diye fısıldadı Wittgenstein. "Bilme isteği. Hastalık bu. Cennetin çürük elması. Kesinlikle hiçbir şey bilmiyorum ben. Sadece olanın olduğunu biliyorum. Her sabah saat sekizde temizlikçi bu odaya girer,halıyı süpürür ve ,çeker gider. Ama felsefeye bu kadarı yetmez. Ayıklayıp eşlememiz, halıların özünü ve süpürme ediminin içsel yapısını açığa çıkarmamız gerekir. Temizlikçim bu saçmalığı bilmeksizin kavrar. insanlar hiçbir zaman bilgiyi aramazlar. Sadece ne yaparlarsa onu yapar, hareketlerinin masum apaçıklığı içinde yaşarlar."
Russell tam ayağa kalkacakken, Wittgenstein, "Herşeyin gözle görülür olması katlanılmaz bir şey," diye yeniden başladı. "Görülebilecek bütün herşeyin, gördüklerimizden ibaret olması. Bunu hazmedemiyoruz, Russell; son nefesimize kadar bununla savaşıyoruz. Sahnedeki dram amatörce ve derme çatma olduğu için, gözlerden uzakta temsil edilen daha saf, daha güzel bir oyun seyredebilir miyiz, diye sahne gerisine göz atmaktan kendimizi alamıyoruz. Ama sahne gerisi bomboş, görmüyor musun? Mezarı açtılar, boş çıktı.Asıl vahiy buydu işte. şeylerin nasıl oluştuğu değil, ne oldukları: Giz bu. Söyle bana, Russell: Hiçbir şey olmayabilirdi,öyleyse neden var?" Russell, hoşnutsuz biçimde yüzünü buruşturdu. "Ne bileyim ben?" diye tersledi. "Ben matematikçiyim, Tanrı değil."Wittgenstein devam ediyordu: "Bir derinlik hayaline saplanmış budalalar olduğumuz için gizli olanı arıyoruz. Gerçekliğin dayanılmaz budalalığını görmemek için elimizden geleni yapıyoruz. Bunu bir an kafamıza kazıyabilsek, kurtuluruz.Belki de deliririz. Oysa biz fikirlerin arkasına sığınıyoruz. Fikirler! Domuzların bile fikri olabilir. "
Wittgenstein devam ediyordu: "Bir derinlik hayaline saplanmış budalalar olduğumuz için gizli olanı arıyoruz. Gerçekliğin dayanılmaz buradalığını görmemek için elimizden geleni yapıyoruz. Bunu bir an kafamıza kazıyabilsek, kurtuluruz. Belki de deliririz. Oysa biz fikirlerin arkasına sığınıyoruz. Fikirler! Domuzların bile fikri olabilir. "
Tarihe sınıf perspektifi yerine ahlaki bir perspektifle bakan liberal entelektüeller ve dindar pasifistlerden oluşan, tarihsel açıdan miyadını doldurmuş küçük burjuvazinin boşuna medet umduğu şey, yaklaşan askeri kıyımdı. Emperyalist savaş, diyalektik anlamda en az elli yıldır bir ayağı çukurda bulunan dünya kapitalist sisteminin son ölüm sancıları anlamına geliyordu; dolayısıyla, bu savaşa karşı çıkmak yerine, bunu sevinçle karşılamak gerekirdi.
Reklam
735 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.