Hayatından çekip giden sûfî babası ve doğurmaya cesaret edemediği bebeğiyle kararsızlıklar arasında kalmış hayatının amacını bulmaya çalışan bir kadın Karen Kimya...
İsimlerini her duyduğumda tüylerimi ürperten, şevkle, saygıyla andığım iki muhteşem aşık-mutasavvıf Şems Tebriz-i ve Rumi...
Aşkları gördüğümüzün ötesinde, basitleştirdiğimizin dışında derin çok derin mana ve olgularla taçlandırılmış. Yaşadıkları aşkın ilahi gücü her bir zerreme inanılmaz güzel işlendi. Fani aşkların bir katilinin ve bir sonunun olduğu gibi bu aşkın farkı; 7 katilinin ve sonsuzlukta devam edecek muhteşem ilahi bir aşkın oluşuydu. Altını çizdiğim yüzlerce kelime, beynime kazınan onlarca söz...
Polisiye, mistik, aşk anca bu kadar güzel aktarılabilir.
Benimde hayatımı sorguladığım bir anda hayatımın anlamını bulduğum o muhteşem satırlar;
"Açlıktan ölen çocuklar gerçek, hastalıklar gerçek, savaşlar gerçek, giderek daha mutsuz olan insanlık gerçek. Yeryüzünün her sabahında insanlar gözlerini böyle bir hayata açarken, bunca acımasızlık, bunca yoksulluk, bunca umutsuzluk varken, perdenin öteki tarafındaki cenneti düşünerek yaşamayı kendime yediremiyorum Karen...
Ben iyiliği, sadece iyilik olsun diye yapmayı seviyorum, kötülükten kaçınmayı, kötü olmadığım için yapmayı istiyorum. İyi olduğumda birinin bana ödül vermesi ya da kötü olduğumda birinin beni cezalandırmasından korktuğumdan değil...
Asıl mesele sahiden alçakgönüllü olabilmekte."
Teşekkürler Ahmet Ümit kalbimdekileri sözlere döktüğün için...