Babalar ve oğullar arasında kuşak çatışması....
Nesilden nesile hep bu durumun yaşanması çok da şaşırtıcı olmasa gerek. Bizler kendi ebeveynlerimizi anlamiyorken, bizi de sonraki kuşak anlamıyor olacak. Ve en acısı da bunun olacağını biliyor olmak. İnsan da değişiyor ama daha çok değişen insan değil, zamandır; o değiştikçe yeni duygular yeni dünyalar keşfediliyor. Bu keşifle beraber önceki kuşak bunun 2-3 adım gerisinde kalıyor.
Kitabın merkezindeki ana konu bu olmasa da bu konu daha baskın işlenmiş. Her kitaptan kendimize bir şey katıyoruzdur ya da kendimizden bir parça buluyoruz bazen,
Babalar ve Oğullar'da da kendimde olan şeyler buldum. Çoğu okuyucunun da bulacağına eminim.
Kitabın başlarında aklımdaki hikaye ile sonuna geldiğinde ki hikaye arasında uçurum var. Kafamdakinin çok dışında bir hikayeyle karşılaştım. Ve doğrusu ortalarına kadar geldiğimde bile beğenmemiştim. Hayal kırıklığı bir kitap gibi geldi bana ama sonlarına doğru gelince içime hüzün çöktü. Sonunu hiç böyle beklemiyordum. Klasik Rus edebiyatındaki kitapların sonları genelde hep bu şekilde bitiyor evet ama yine de böyle bir sonu tahmin etmemiştim. O kadar şaşırtıcı değil ama benim için şaşırtıcı oldu. Çoğu karakter için iyi bitmiş olabilir ama bir diğer karakter için de iyi bitebilirdi. Belki de Rus klasikleri bu yüzden bu kadar güzel....
:(.
Baştan sona okursunuz ve kitabın sonlarına doğru hüzün yerini kaplarken, tek cümlesi hafızanızda iz bırakır,,,,,,,,, Ölüler , canlılara arkadaş olmaz!!!
Bana kalırsa yenilik, ancak ve ancak bireyin iç dünyasından başlarsa kendisi için bir şey ifade edebilir. Çünkü kendini toplumun tahakkümünden sıyıramamış insanın yenilik adına söyleyebileceği şeyler ne yazık ki oldukça sınırlıdır.Burda birey kabuğundan çıkmak için onu kırmakla mükellef bir civcive benzer.Herkes kendi kabuğunu kendi kırmalıdır,