Herakleitos'un da dediği gibi değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Yenilik hayatımız boyunca kapımızı birçok defa çalar. Yeni düşünceler, akımlar, görüşler, kanunlar, inançlar... Bazarov bu misafiri kapıda bırakmamış, onu dinlemiş ve eskinin taktığı zincirleri kırmış, yolunu kendi inancı doğrultusunda çizen meraklı bir insandır. Acıma, aşk gibi duygular Bazarov için insanın zayıflıklarıdır, fakat insanın buna karşı koyması ne kadar olasıdır? Her an bir Anne Sergeyevna bizi kendimizle çeliştirebilir.
Zincirlerimizi bir kere kızdığımızda artık önümüzde daha önce karşılaşmadığımız, sormadığımız sorular belirir. İnsan alışkanlık sınırının dışına çıkmayı pek istemez. Bu nedenledir ki oğullar babalarıyla aynı dili zaman zaman konuşamaz. Arkadiy, Bazarov ve babalar arasında olan da budur. İnsanın yıllardır kafasına yerleşmiş kalıp bir düşünceyi kırmak sanıldığı kadar kolay değildir. Her insan buna istekli de değildir. Bu çatışma karakterlerimiz Bazarov ve Pavel Petroviç'i düello yapma noktasına kadar götürür.
İncelememi kitaptan bir alıntı ile bitiriyorum. Herkese keyifli okumalar.
" Vay! Aferin, bir karınca yarı ölü bir sineği götürüyor. Götür birader, götür! Sana karşı koymaya çabaladığına aldırma... Doğanın sana verdiği, acıma duygusundan yoksun hayvan olma özelliğinden yararlan; sizler bizim gibi yıkılmış değilsiniz birader!"