Gelmediyse ayrılık denilen şey başına,
O ne haldir, bilemezsin...
Hele bir öfkeye yenik düşmüşsen,
Hatalarını, kendine bile söyleyemezsin...
Bir de kör inada teslimse duyguların,
Görülmeyen bir el keser de yollarını,
Gönlün istese bile,
Hasret yakar da sönmeyen ateşini yüreğinde,
Dumanları tependen çekilir efkarlarının,
Cehennem olur da kaldığın diyar,
Bekleyen bir gülistanın olsa da,
Yürüyemezsin...
Keser yollarını ebleh bir gurur,
Gönlünü yollarına sermek istersin de,
Ne yapsan kendinle baş edemezsin.
Sadece bazı insanlar, benimsediklerinin katı kalıpları içinde kalmayı tercih ettikleri için üzerlerine örülen duvarlara pencere açmayı düşünmüyorlardı.
-Bakarsın baban da gelir!!!
Alaylı bir ifadenin kuşatmasındaydı Hamza'nın çehresi:
- Ana, akıllı kadın bilirdim seni. Hala o vefasız adamın dönüşünü mü beklemektesin?
Koyu bir keder tabakası örtmüştü Aslıhan'ın yüzünü:
-Yürek işte oğul! Ömür boyu bir ümitle bekledi yolcusunu bu kadın... Bekleyişler, hasretinasılartırır, aklınerermibuna?
- O bekleyişi iyi tanır benim yüreğim ana. Yıllardır, tanımadığı bir babanın yolunu beklemedi mi herkesin taş yürekli bildiği bu adam? Hatta gururunu kırıp ayağına kadar gitmedim mi o dönmeyince? Vefasızlığın da ötesinde bir davranışla karşılamadı mı o baba oğlunu? O bizi çoktan silmiş dünyasından ana. Biz hâlâ ne diye taşıyalım ki onu gönüllerimizde?
-Bir umut işte oğlum... Hâlâ bir gün ansızın çıkıp gelir diye hayaller kurmaktayım. Onudadüşlemezsem, neyleavuturumkiyalnızlığımı?