Dünyadaki en güzel parfümün yeni yapılmış şeylerin kokusu olduğunu düşünürüm. Bu giysiler, mobilyalar, radyolar, arabalar hatta tost makineleri veya ütüler bile olabilir. Yeni olduklarında benİm için hepsi çok güzel kokar.
Adalet Sarayı’nın görünüşüyle asla gerçekten ilgilenmemiştim. Devasa, mezar gibi, karanlık görünüşlü bir
binaydı ve içi daima çürük mermer gibi kokardı.
“Bütün ülke savaşta ve sen kahrolası kiranı bile ödeyemiyorsun!” Yanında Pearl Harbor’un ninni gibi kalacağı bir sesi vardı.
“Yarın,” diye yalan söylerdim ona.
“Yarın, g.tüne girsin!” diye yeniden bağırırdı.
Kendimi çok iyi hissediyordum.
Aklıma yatmıştı.
İyi müzik dinliyordum.
Ve bagajımda ölü bir orospunun cesedi vardı.
Bir erkek, bu kötü zamanlarda daha ne isteyebilirdi ki?