Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Babürlüler

Micheal H. Fisher

Babürlüler Sözleri ve Alıntıları

Babürlüler sözleri ve alıntılarını, Babürlüler kitap alıntılarını, Babürlüler en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Bâbür bir Türk olan Timur'a uzanan ve doğrudan babası tarafından gelen soyuna daha yakındı. Hayatını Timur'un değer ve uygulamarını taklide adayan Bâbür ve hanedanı yüzyıllar boyunca kendilerini Timurlular olarak tanımlamışlardır."
Sayfa 45 - Kronik KitapKitabı okudu
"Bâbür ile Orta Asyalı takipçileri ve yeni Hindustânlı tebaası, Bâbürlü İmparatorluğu'nun çeşitli kültürler, gelenekler ve çıkarların bir karışımı olacak şekilde vücuda getirdiler."
Sayfa 87 - Kronik KitapKitabı okudu
Reklam
"Bâbürlü hanedanının başlangıcından sonuna değin her imparator değişimi uzun, belirsiz ve tehlikeli bir süreç olmaya devam etmiştir."
Sayfa 125 - Kronik KitapKitabı okudu
Babürlü İmparatorluğu toprak ve nüfus açısıdan bakıldığında Avrupa kıtasının yaklaşık iki katı bir nüfusa sahipti. Bu imparatorluk muazzam askeri gücü ve küresel gayrisafi hasılanın neredeyse dörtte birini oluşturan ekonomisiyle dönemin -Çin hariç tutulduğunda- en güçlü ve en zengin devletiydi.
Sayfa 23
Bu Hindistan halkı, bilhassa Afganlar, insanı şaşırtacak derecede algı ve bilgelik yoksunu, ayrıca taktik ve strateji yolundan çok uzaklar.
Ne var ki Babür’ün elinde kolay kolay kaybetmeyeceği bir miras daha vardı. Babür, uçsuz bucaksız imparatorlukların iki saygın kurucusu, Moğol “dünya fatihi” Cengiz Han ile Türk “dünya fatihi” Timur/Timurlenke dayanan bir soya sahipti.
Reklam
Tac Mahal
Şah Cihan, eşinin naaşını Ravza-i Münevvere'ye ("Aydınlatılmış Mezar") gömülmek üzere 800 kilometre uzaklıktaki Agra'ya gönderdi. Burada gerek eşine beslediği sevginin gerekse imparatorluk gücünün taşa kazınmış hâli olan bir anıt mezar yaptırdı. Bu mezar tüm dünyada Tac Mahal ismiyle şöhret bulmuştur.
Sayfa 262Kitabı okudu
"Ekber 1556-1605 yıllarını kapsayan elli yıllık saltanatı boyunca önde gelen destekçileriyle birlikte Bâbürlü hanedanını Hindustân'da sağlam bir şekilde temellendirdi."
Sayfa 120 - Kronik KitapKitabı okudu
Şah Cihanın dini yönü
Şah Cihan, sadece bıyık bırakan Ekber ve Cihangir'in aksine, Timur ve dinine bağlı birçok Sünni Müslüman gibi gençliğinden itibaren sakal bıraktı. Şah Cihan benliğini Orta Asyalı Sünni atalarıyla güçlü bir şekilde özdeşleştirmişti. Turanlı büyükannesi Rukiye Sultan Begüm, Ekber tarafından Şah Cihan'ı yetiştirmesi için görevlendirilmişti. Gerçekten de Şah Cihan samimi bir şekilde ve devamlı surette beş vakit namazını kılmış ve Ramazan orucunu tutmuştur. Dahası dokuz farklı hac alayını cömert bağışlarıyla Mekke'ye göndererek imparatorluğun hac yolcularını himaye etme uygulamasını yeniden başlattı. Yirmi dört yaşındayken babası tarafından içki içmeye başlaması yönünde zorlanmışsa da, kendisini birçok alkolik akrabasından farklı kılar şekilde, otuz yaşına geldiğinde içkiden yüz çevirdi. Hükümranlığı döneminde Sünni Turanlıların yüksek rütbeli mansabdarlar arasındaki oranları artarken, ortodoks Sünni ulemaya da hâmilik etmiş ve genel olarak şeriatı seleflerinden daha fazla uygulamıştır. Ayrıca, ortodoks Sünni Nakşibendiler ile de irtibat hâlinde kalmıştır.
Sayfa 251Kitabı okudu
"Bâbürlü egemenlik imgesi öylesine derin ve kalıcıydı ki savaş beyleri, bölgesel yöneticiler, Hintler ve Avrupalılar itibari de olsa hanedanı resmen tanıyorlardı."
Sayfa 307 - Kronik KitapKitabı okudu
Reklam
Halkın gözünde Âlemgîr Şah
Kuzey Hindistan'ın büyük bir bölümünün taht kavgaları yanı sıra kıtlık ve tahripkâr muson yağmurlarının etkisiyle harap hale gelmesi, Âlemgîr'i bu bölgelerden toplanan bazı vergileri geçici olarak durdurmaya ya da tümüyle kaldırmaya sevk etti. Âlemgîr bir hükümdar olarak kendisinden beklenen hayırda bulunma ve sadaka dağıtma yükümlülüklerini imarethanelerden yapılan yiyecek dağıtımını artırarak yerine getirdi. Yapılan bu yardımlar, yoksulluk içindeki tebaa için geçici bir rahatlama sağlarken, Âlemgîr bu insanların hayat şartlarında uzun vadeli iyileştirmeler sağlayacak altyapısal yatırımları hayata geçiremedi. Nitekim tebaasının çoğunun sevgisini kazanamayan Âlemgîr'e belki de halkın duygularının açık bir ifadesi olarak saltanatı boyunca gerçekleşen tören alayları sırasında resmî tarihçilerin bile not ettikleri hakaretler edildi, üzerine sopa ve diğer cisimler fırlatıldı. Resmî tarihçiler bu işlerin faillerini karalayarak onları önemsiz şehir eşkıyaları, muhalif sefiller, alçak kimseler ya da "deliler" şeklinde tanımlamışlardır.
Sayfa 278Kitabı okudu
Ekber Şahın intikamı
Ekber 1573'ün başlarında bölgeye kanlı zaferi ve intikamıyla sona eren ikinci bir yıldırım harekâtı düzenledi (on bir günde 800 kilometre yol kat etti): "Savaş meydanına yaklaşık bin düşman kellesi düştü ve İmparator isyancılara ibret olması için bu kellelerden bir kule yapılmasını emretti." 10 Altmış yaşına değin askerî seferleri komuta etse de, bu sefer Ekber'in bizzat savaştığı son muharebe olmuştur.
Sayfa 181Kitabı okudu
Mete Hanın izinden
Yenilikçi bir yaklaşımla üst düzey memur-yöneticiler için mansab (rütbe) adını verdikleri bütüncül bir ondalık hiyerarşi sistemi oluşturdular. Dört asır önce Ekber'in uzak atası Cengiz Han ve daha yakın bir zamanda Şîr Şah, orduları için onluk rakamlarla ifade edilen sade bir teşkilat yapısı kurmuşlarken Bâbürlülerin kurduğu mansab sistemi çok daha ileri düzeyde ve bürokratikti.
Sayfa 156Kitabı okudu
Hindistan'ın güneybatı sahillerine ilk kez 1498'de (Babür'ün son istilasından yirmi sekiz yıl önce) ulaşan Roma Katolik Kilisesi'ne mensup Portekizli kaşifler de benzer bir tavır takınarak buradaki tüm gayrimüslimleri Hıristiyan olarak tanımladılar. Onlara göre, bu topluluklara ait tapınaklarda güya Meryem Ana'nın ve birçok Katolik azizinin çarpıtılmış figürleri yer almaktaydı. Portekizliler kendilerine ait casta / caste ("soy" [kast]) kavramını dört varnanın hepsini ve binlerce câtiyi içine alacak şekilde kullandılar. Portekizlilerin neden olduğu bu terminolojik karışıklık o günden bugüne etmektedir.
Sayfa 76 - Kronik kitapKitabı okudu
Âlemgîr Şah, Mekke Şerifi ve Osmanlı Sultanı
Alemgîr, öte yandan, Sünni İslam'ın rakip uluslararası liderleri karşısındaki alınganlığı her geçen gün biraz daha hissettiriyordu. Mekke Şerifi'ne beraberlerinde hediyeler taşıyan birçok heyet gönderdikten ve yeni hediyeler bekleyen daha fazla sayıda heyeti kabul ettikten sonra, Şerif'e yazdığı bir mektupta yaşadığı hayal kırıklığını şu şekilde dile getirmiştir: "Hindistan'ın büyük zenginliklerini duyan Mekke Şerifi bundan yararlanmak için her yıl yeni bir elçi gönderiyor. Gönderdiğim bunca para muhtaçlar içindir. Paranın fakirlere dağıtılıp dağıtılmadığına ya da Şerif tarafından boşa harcanıp harcanmadığına dikkat etmeliyiz..." 1690 yılında Sünni dünyanın diğer güçlü hükümdarı Osmanlı Sultanı'na gönderdiği heyette (Osmanlı sultanları 1517'den itibaren halifelik iddiası taşıyor ve uzun süredir Mekke'yi yönetiyorlardı) Osmanlı Sultanı'nı halife olarak değil, sadece Roma'nın Sezar'ı olarak tanımladı. Alemgîr, Osmanlı'dan kaçıp kendisine sığınan Basra valilerine de yüksek mansablar verdi.
Sayfa 289Kitabı okudu
251 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.