Hikayemiz bir köyde geçiyor,bakır efe çok asabi,kaba biri,eşi Eminede bir o kadar dedikoducu eşinin sözünü dinlemeyen başına buyruk hareket eden bir kadın,bu çiftler birbiriyle asla anlaşamayan her konuda zıt görüşlü ellerinde olsa birbirlerini bir kaşık suda boğacak,şiddetli geçimsizliğin zirve yaptığı bir aile ilişkileri mevcuttur, bu izdivaç'ın devam etmesine vesile olan tek bir sebep var oda ikisinin en büyük zaafı olan gözü gibi baktığı biricik oğlu Ömerdir,Ömer annesi varken öksüz babası varken yetim kalmış maalesef,Ömer içine kapanık masum bir çocuktur,anne ve babasına bağlı,ikisininde gerçek sevgisini ruhunda hissettiği gibi yeri geldiği zaman,aile çatışmaların,kavgaların ve şiddetli tartışmaların ortasıda kaldığı ilerde duygularını,düşüncelerini ebeveynlik kavramını çok yanlış yorumlayacağı hadiselere maruz kalmış vede en büyük tanığı olmuş ve bunlardan fevkalade etkilenmiştir...
Şimdi sormak lazım anne babalara,sizin hergün fiziksel,sözlü kavgalarınız ve tartışmalarınız ileri ki zaman da çocukların üzerinde nasıl bir travma oluşturacağını anlamak için daha ne olması gerekiyor,neden çocukları sevgi,muhabbet aşkıyla ve saygı ikliminde yetiştirmek,büyütmek varken neden onlara mazide hicap edeceği hatırlamak istemediği hatıralar bırakıyoruz,yaşamın inceliklerini öğretmek,keşfettirmek farken neden olumsuzlukların silsilesini tetikleyecek eylemlerde bulunuyoruz geçmişte anne babaların çocukluğunda yaşadığı kötü tecrübeleri onlara reva kılmak yada yansıtmak ne kadar etik... esasen sorulması gerçek çok soru var ama şimdilik burada noktalayalım:)