"BAHAR KARLARI", ismini gerçekten yansıtan bu zamana kadar okuduğum en güzel kitaplardan biri, neyse ki bu bir son değil Japon yazar bir dörtleme yazmış. Uzakdoğu yazarları muhteşemliğini döktürmüş yine. Kiyoaki'ye gelecek olursam bu zamana kadar derinden etkilendiğim tek kitap karakteri, kitabın başlarından itibaren her an intihar edecekmiş gibi bir melankoli ve hüzün içerisinde olan yakışıklı, çok zeki ve umursamaz bir karakter. İlk başlarda Satoko'ya olan umursamazlığı, sonra onu sevmeye başlaması, bunun onun sonunu hazırlaması, sırf ona ulaşabilmek için BAHAR KARLARI düştüğünde manastıra defalarca gidip yanıtsız dönmesi, artık Tokyo'ya döndükten sonra hayattan kopması. Çevre faktörlerine gelirsek hem Kiyoaki hem Satoko'nun ailelerinin onların bir birey olduğunu dikkate almamaları ve yalnızlığa itmeleri, sadece kendi itibarını düşünen o iki ailenin bencilliği gerçekten midemi bulandırdı. Matsugae ailesinin yolunu yitiren bir Kiyoaki yaratmaları, aynen Kiyoaki'nin deyimiyle birinin evinde unutulan bir şemsiye gibi köşeye atılmış olması onu bunalıma götürdü...Bunun dışında yazarın toplumsal olarak yansıtmaya çalıştığı Japon yabancılaşması batıya özenti üzerinden işlenmişti. Sırada ikinci seri var biraz ara verip bu muhteşem seriye devam etmeyi umuyorum.