Baharistan'dan Seçmeler

Molla Câmî
Doğu edebiyatlarına mensup müellifler tarih boyunca bazı hususları doğrudan anlatmak yerine, temsilî hikâyelerle insanları bilgilendirip yönlendirmeyi tercih etmişlerdir. Bilhassa hayvan hikâyeleri ile başlayan bu gelenek, bir süre sonra farklı disiplinler yardımıyla bambaşka bir hüviyete bürünmüş, günlük hayattaki her kişi, mekân ve hâdise insanın ruh dünyasına hitap etmek için ele alınmıştır. Bu tekniği kullanan eserlerden biri de Molla Câmî’nin (v. Herat 1492) Bahâristân adlı kıymetli eseridir. Bahâristân, “bahar mevsiminin geldiği çiçeklerle dolu yer” manasına gelir. Molla Câmî, eserindeki öğüt ve hikâyelerin her birini bahar mevsimini yaşatan birer çiçek gibi görür. Mevlâna ve Sadî’nin açtığı yolda ilerlerken, onların verdiği nasihatleri kendi bakış açısıyla tekrar ortaya koyar. Kıssadan hisse geleneğini yaşatan tespitleri, geçmişten günümüze değerinden hiçbir şey kaybetmemiş incilerdir. Bahâristân, iyilik-kötülük, açgözlülük-kanaat, hırs-tevekkül gibi mücerret mefhumlar arasındaki mücadelenin tahkiye üslubuyla müşahhaslaştırıldığı seçkin bir bahçedir. Bahâristân’dan Seçmeler ise bu güzide bahçedeki çiçeklerden fayda sağlamak isteyenler için oluşturulmuş muntazam bir demettir.
118 sayfa
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

118 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
Molla Câmî de tarih boyunca meydana gelen insan ilişkileri vs.olan olayları doğrudan anlatmak yerine, hikayelerle insanları bilgilendirip yönlendiren yazarlardan biridir. Bu kitap da kıymetli eseri olan Baharistan'dan alınan hikayelerden derlenmiştir. Bu güzide bahçedeki çiçeklerden faydalanmak isteyenler için güzel bir kitaptır.
Baharistan'dan Seçmeler
Baharistan'dan SeçmelerMolla Câmî · Hasbahçe Kitaplığı · 201584 okunma
118 syf.
·
Puan vermedi
Bir nevi küçük mesnevi gibi. Güzel kısa öğütlerden, öykülerden oluşan güzel bir eser. Tasavvufta yaygın bir metot olan hikaye eşiliğinde verilmek istenen mesajların aktarıldığı güzel eserlerden biri.
Baharistan'dan Seçmeler
Baharistan'dan SeçmelerMolla Câmî · Hasbahçe Kitaplığı · 201584 okunma
118 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Ruha şifa, zihne dinginlik veren eserler bilhassa ağır kitaplar ve ders çalışma arasında iyi gidiyor. Biraz soluklanıp nefes almak ama bununla da ilim tetebbu'unu bırakmak istemeyenlere büyük alimlerimizden Molla Câmî hz.lerinden huzurlu öyküler...
Baharistan'dan Seçmeler
Baharistan'dan SeçmelerMolla Câmî · Hasbahçe Kitaplığı · 201584 okunma
118 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Ne sünnetleri terk edelim, Ne de farzları: Bazılarına yüz bin delil de gösterseniz yine de inanmazlar. Bu nasıl oluyor? Şundan oluyor: "Ebu'l-Hüseyin Nuri dedi ki: -Allah, her kimden gizlenmek isterse, O kimse O'ndan hiç bir delil ve haber elde edemez." Molla Cami, Baharistan, s. 28 "Bâyezîd'e sordular: -Farz nedir, Sünnet nedir? Buyurdu ki: -Sünnet, dünyayı terk etmek, Farz da Tanrı ile birlikte olmaktır." Molla Cami, Baharistan, s. 22
Baharistan'dan Seçmeler
Baharistan'dan SeçmelerMolla Câmî · Hasbahçe Kitaplığı · 201584 okunma

Yazar Hakkında

Molla Câmî
Molla CâmîYazar · 19 kitap
Nuruddin Abdurrahman b. Nizamiddin Ahmed b. Muhammed el-Cami. 23 şaban 817' de (7 Kasım 1414) Horasan'ın Cam şehrinin Harcird kasabasında doğdu. Daha çok Molla Cami unvanıyla tanınır. Birinci divanının mukaddimesinde Câm şehrine nisbetle ve Ahmed-i Namekiyi Cami'nin (ö. 536/ 1141) hatırasına saygısının bir ifadesi olarak Câmi mahlasını aldığını söyler. İsfahan'dan Horasan'a göç eden dedesi Şemseddin Muhammed, burada İmam Muhammed b. Hasan eş-Şeybani (ö. 189/ 805) neslinden gelen birinin kızıyla evlenmiş, bu evlilikten babası Nizameddin Ahmed dünyaya gelmiştir. Câmi ilk tahsiline babasının yanında başladı. Babası Herat'a gidip Nizamiye Medresesi'ne müderris olunca (823/ 1420) öğrenimini orada sürdürdü. Devrinin meşhur âlimlerinden Mevlana Cüneyd-i Usûli'den Arap dili ve edebiyatının temel eserlerini okudu. Ardından Seyyid Şerif el-Cürcani'nin öğrencisi Ali es-Semerkandi ile Teftazani'nin öğrencisi Şehabeddin Muhammed el-Cacermi gibi ünlü bilginlerin derslerine devam etti. Daha sonra Uluğ Bey zamanında büyük bir ilim merkezi haline gelen Semerkant'a giderek orada dokuz yıl kaldı. Uluğ Bey Medresesi'nde Bursalı Kadızade-i Rümi'den (ö. 841/1437) riyaziyyat dersleri aldı. Bu arada Mevlana Fethullah-ı Tebrizi'nin derslerinden de faydalandı. Keskin zekâsı, yeteneği, ilmi meseleleri anlatma gücü ve görüşünü çok açık olarak ortaya koyabilme kabiliyeti sayesinde herkesin hayranlığını kazandı. Kâşifi, Reşahat'ta Câmi'nin tahsiliyle ilgili hayret verici hatıralar nakleder. Ünlü astronomi ve matematik âlimi Ali Kuşçu Herat'a gittiğinde Câmi'ye astronomiyle ilgili zor sorular sormuş, cevabını hemen alınca hayranlığını gizleyememiş, onunla riyazi meseleler üzerinde çalışmalar yapmış ve kendisini takdir etmişti. Genç yaşta döneminin bütün ilimlerine vakıf olmasına rağmen bu ilimler Câmi'yi tatmin etmedi. Semerkant dönüşünde Nakşibendî şeyhlerinden Sa'deddin-i Kaşgari'ye intisap etti. Onun vefatından sonra (860/ 1456) halefi Hace Ubeydullah Ahrar'a bağlandı. Ubeydullah ile birkaç defa görüştü. Ayrıca mektuplaşmak suretiyle kendisiyle devamlı temasta bulundu. Manzum ve mensur eserlerinin çeşitli yerlerinde onu her fırsatta öven Câmi ölümünde de (895/1490) uzunca bir mersiye kaleme aldı. Ubeydullah Ahrar'ın Câmi üzerindeki tesirinin diğer Nakşi şeyhlerinden daha fazla olduğunda şüphe yoktur. Câmi 877'de (1472) hacca gitmek için Herat'tan ayrıldı. Bu yolculuk sırasında Bağdat'ta iken bazı Şiiler Silsiletü'z-zeheb mesnevisinin Ehl-i beyt sevgisiyle ilgili bölümünü tahrif ederek Câmi'nin aleyhinde kullanmak istedilerse de Câmi Ehl-i beyti sevmenin Kur'an'ın emri olduğunu söyledi ve Silsiletü'z-zeheb'in Ehl-i beyt'le ilgili bölümlerini okuyarak muarızlarını susturdu, orada bulunan alimlerin takdirini kazandı. Hac dönüşünde Tebrize gitti. Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan'ın Tebriz'de kalmasını istemesine rağmen oradan ayrıldı. 18 Şaban 878 (8 Ocak 1474) tarihinde Herat'a döndü. Burada Sultan Hüseyin Baykara'nın kendisi için yaptırdığı medresede Arap dili ve edebiyatı, hadis ve tefsir dersleri okuttu. 18 Muharrem 898 (9 Kasım 1492) cuma günü Herat'ta vefat etti. Cenazesi, başta Hüseyin Baykara ve Ali Şir Nevai olmak üzere devrin bütün ileri gelenlerinin iştirakiyle kaldırıldı, şeyhi Sa'deddin-i Kaşgari'nin kabrinin yanına defnedildi.
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.