bu romanı yarım bırakıyorum. erhan bener'i okumaya "tekilleşme" ile başladım. tekilleşmeyi bitirdiğimde erhan bener'in tüm eserlerini okumak istiyorum dedim ve birkaç tanesini daha aldım. ardından "kedi ve ölüm" ve "macellos da vinci'nin akılamaz serüvenleri" takip etti. şu anki romanı 105.sayfada durmak üzere okumayı bıraktım. nedeni şu: erhan bener'in çoğu romanı psikolojik. romanlarda karakterler topluma yabancılaşmış, yalnızlığa hapsolmuş, sosyopat, yaşamak için enerjisi ve isteği kalmamış, inanç ve ahlak değerleri olmayan, psikolojik sorunları olan kişiler. romanlarında betimleme fazla, diyalog çok az. bunların yanında beni okumaya devam etmekten alıkoyan esas şey şu: bir durumu, süregiden bir olayı anlatırken birden bunların gerçek olmadığını, hayal ürünü veya yanılsama olduğunu gösteren başka bir duruma geçiş yapıyor. örneğin; tren yolcuğu yapıyor, kompartmandaki insanların durum analizini yapıyor, dışarının tasvirini yapıyor, trenden inince bir çocuğa, okuması için gazete parçası veriyor. buraya kadar her şey normal, ama sonra bir anda "ayağa kalktım ve kitaplıktan bir kitap daha çıkardım" diyip tüm bu olayın gerçekliği konusunda kafayı allak bullak ediyor ve okuyucu, tüm bu okumanın boşa olduğu duygusuna kapılıyor. diğer romanlarında da bu durumlar vardı fakat onlarda akıp giden olaylar, diyaloglar vardı. bu eserde kimin kim olduğu, anlatılan şeyin hayal ürünü mü yoksa yanılsama mı olduğu belli değil. ki bunu kendi de romanlarda dile getiriyor. bu esere tekrar dönüş yapacağımı sanmıyorum. sağlık olsun.