Ah-Ahh! diye ses çıkardı uykulu deniz. Ve hızla, usulca, cilalı taşların arasından kayarak akan, eğrelti otlarıyla kaplı havuzcukların içine çağlayan, sonra yine oradan taşan küçük derelerin sesi geldi çalılıktan; ve geniş yaprakların üstüne sıçramış kocaman damlalar vardı, bir şey daha – neydi o? – belli belirsiz bir titreşme, sallanma, incecik bir dalın şıklaması, sonra sanki birisi dinliyor gibi öylesine sessizlik.