Gene de, sinemanın "sinema olduğunu", yani görünüş olduğunu, zevk alınan etkilerinin de bir ağır makinalar toplamı tarafından üretildiğini bilmek başka şeydir, sahneye, şu ya da bu biçimde,
söz konusu makina dairesini taşımak başka şeydir.Şu ya da bu biçimde, çünkü bunun çeşitli biçimleri vardır;
en azından, karşıt yöntemlerden kaynaklanan, iki tane. Bunlardan biri Vertofunkidir, Godard'ınkidir ve görünüş-sinema (Vertof un yapıtı sinemasıyla: "Oynanan sinema"yla, "tiyatro'vari
sinema"yla bir tuttuğu sinema) tarafından, Vertof un deyimiyle, "zehirlenmiş" seyirciyi mistifıkasyondan kurtarmak, hipnozdan
uyandırmak, gözlerinin bağını çözmek için, aygıtı ya da aygıtları (gerçekten, tek aygıt kamera değildir), üretim aygıtları olarak,
sahneye sokmaya dayanır; bu büyüleyici, zevk verici etkilerin, bu görünüşün, bu gerçeklik izleniminin, bir bakıma, aygıtların işaret ettiği bir emekten koparılmış artı-değer olduğunu gösterir. Burada, seyirciyi, sinemanın üretici niteliği üstüne, toplumsal kompleks içinde oluşturduğu üretim tipi üstüne düşündürtmek
söz konusudur. Godard'ın, başka filmlerinde olduğu gibi, Nurnéro Deux'ác yaptığı, bu titiz çıkık yerleştirme ameliyesidir: O zamana kadar falancanın başından geçenler, vesaire söz konusuydu, oysa artık falancanın vesairesi değil, yalnız makine dairesi vardır; dahası: Eskiden, kıyılarından taşan ırmağın zorbalığıyla üstünde durulan, artık ırmağı sıkıştıran kıyıların zorbalığını düşünmenin zamanıdır.